Haberler
Altcoin Haberleri
Altcoin Haberleri
Altcoin ile ilgili tüm makale ve haberlere göz atın. Altcoin hakkında en son haberler, analizler ve görüşler.
Zilliqa (ZIL) Nedir?
Blockchain dünyası, hızla evrilen ve her geçen gün yeni projelerin ortaya çıktığı bir alan haline geldi. Ancak, bu hızla büyüyen sektörde birçok ağ, ölçeklenebilirlik ve işlem kapasitesi gibi temel zorluklarla karşı karşıya kalıyor. İşte bu noktada Zilliqa devreye giriyor. Zilliqa, sharding teknolojisi ile blockchainlerin en büyük sorunlarından biri olan işlem hızını ve ölçeklenebilirliği etkili bir şekilde çözmeyi vaat ediyor. Hem yüksek işlem kapasitesi hem de düşük maliyetli işlemler sunarak, merkeziyetsiz finans (DeFi), oyun, NFT ve Web3 alanlarında devrim yaratmayı hedefliyor. Peki, Zilliqa nasıl çalışır ve onu diğer blockchainlerden projelerinden ayıran özellikler nelerdir? Gelin, bu detaylı rehberde Zilliqa’yı inceleyelim!Zilliqa’nın Tanımı ve Ortaya ÇıkışıZilliqa’yı anlamak için önce tanımına ve ortaya çıkış sürecine bakmak gerekiyor. Zilliqa nedir? Zilliqa, sharding (parçalama) teknolojisini kullanarak ölçeklenebilirliği ve işlem verimliliğini artırmak üzere tasarlanmış, yenilikçi bir blockchain platformu. Bu yaklaşımı sayesinde Zilliqa ağı, shard adı verilen küçük parçalara bölünüyor, böylece işlemleri paralel biçimde (paralel işlem blockchain projesi olarak) gerçekleştirebiliyor. Bu şekilde Zilliqa, özellikle Ethereum gibi önceki nesil ağların ölçeklenebilirlik sınırlamalarına bir çözüm sunuyor. Platformun yerel kripto para birimi ZIL coin (ZIL token) olarak adlandırılıyor. ZIL coin özellikleri de ağ içi işlemlerde, akıllı kontrat işlemlerinde ve uygulamalarda kullanılması olarak gösteriliyor. Özetle, ZIL coin nedir sorusunun cevabını şöyle verebiliriz: Zilliqa blockchain’inin kendi kripto parası ve ağdaki tüm ekonomik işlemlerin merkezinde.Zilliqa projesinin ortaya çıkışı ise akademik bir temele dayanıyor. Singapur Ulusal Üniversitesi (NUS) bünyesinde yapılan araştırmalar sonucunda, 2017 yılında Zilliqa’nın konsepti geliştirilmeye başlandı. Bu araştırma ekibi, Bitcoin ve Ethereum gibi büyük blockchain’lerin karşılaştığı ölçeklenebilirlik sorununu çözmeyi hedefliyordu. 2017 yılında proje, geliştirme sürecinin ardından kısa sürede resmi olarak duyuruldu. Duyurunun ardından teknik raporu, yani whitepaper’ı yayımlandı. Devamında, çeşitli test ağı (testnet) sürümleriyle sistem olgunluğa ulaştı. Nihayet, 31 Ocak 2019 tarihinde Zilliqa ana ağı (mainnet) resmi olarak hayata geçirildi. Mainnet lansmanı, sharding tekniğinin teoriden pratiğe geçirilmesinde adeta bir dönüm noktası oldu. Üstelik Ethereum üzerinde ERC-20 token olarak kullanıma başlayan ZIL’ler, kendi blockchainleri üzerinden yerel tokenlara dönüştürüldü – token swap gerçekleştirildi. Bu sayede ağ, tamamen bağımsız hale geldi.Peki, Zilliqa ağı nasıl çalışır? Bu sorunun cevabı, platformun mimarisinde yatıyor. Zilliqa, ağını birden fazla shard’a bölerek her birinin işlemleri diğerlerinden bağımsız, paralel bir şekilde yürütmesini sağlar. Peki, sharding nedir tam olarak? Kısaca anlatmak gerekirse, bir blockchain ağının iş yükünü paylaşmak için daha küçük parçalara ayrılması anlamına geliyor. Zilliqa, bu sayede, ağa katılan düğüm (node) sayısı arttıkça işlem kapasitesini doğrusal bir şekilde ölçekleyebiliyor. Güvenlik ve doğruluk için ise Zilliqa, hibrit bir konsensüs mekanizması kullanıyor. Bitcoin’de de kullanılan madencilik esaslı Proof of Work (PoW) algoritması sınırlı bir şekilde, yalnızca düğümlerin kimlik ve shard atamasını yapmak için kullanılıyor. Sonrasında ise Bizans Hata Toleransı (pBFT) protokolü ile her bir shard içinde işlemlerin onayı gerçekleştiriliyor. Zilliqa’nın sharding mekanizması. Kaynak: Zilliqa Bu hibrit tasarım, enerji verimliliğini artırıyor. Zira Bitcoin ve diğer PoW coin’lerinde yapılan madencilik süreci, enerji tüketimi ile olumsuz eleştiriler alıyor. Ancak Zilliqa, enerji tasarrufu yaparak sadece PoW mekanizmasını kullanmıyor. Ayrıca bu hibrit tasarımı, ağı saldırılara karşı güvence altına alıyor. Tüm bunlara ek olarak, “finality”i, yani işlemlerin tek blok içinde kesinleşmesi özelliğini mümkün kılıyor.Zilliqa aynı zamanda akıllı kontrat desteğine sahip ve kontrat güvenliğini sağlamak adına Scilla adında kendi geliştirdiği özel bir programlama dilini kullanıyor. Scilla, akıllı sözleşme açıklarını en aza indiren güvenli (safe-by-design) bir dil olarak platformun teknik altyapısının önemli bir parçası.Zilliqa’nın Tarihçesi: Önemli Dönüm NoktalarıZilliqa, göreceli olarak eski bir token, dolayısıyla gelişim sürecinde birçok önemli dönüm noktası yaşadı. Bu süreç, hem teknik hem de ekosistem açısından kritik değişikliklerle dolu. Bu nedenle, Zilliqa’nın tarihini anlamak, projenin gelişimini ve hedeflerine nasıl ulaştığını görmek adına oldukça önemli. Gelin, Zilliqa’nın tüm tarihindeki önemli anları ve kilometre taşlarını inceleyelim ve bu yolculuğun nasıl şekillendiğini daha yakından keşfedelim…2017-2019: Projenin geliştirme aşamalarıZilliqa projesi, 2017’nin Haziran ayında duyuruldu ve geliştirme ekibi resmen çalışmalara başladı. 2018 yılı boyunca çeşitli testnet sürümleri yayınlanarak platformun performansı ve güvenliği sınandı. Ardından, 31 Ocak 2019 tarihinde Zilliqa ana ağı başarıyla başlatıldı. Bu lansman ile Zilliqa, sharding kullanan halka açık ilk blockchain olarak kendi mainnetine kavuşmuş oldu. Ethereum blockchaininde geçici olarak ERC-20 formatında dağıtılmış olan ZIL tokenlar, bu tarihten sonra Zilliqa ağının yerel coini olarak kullanıcıların kendi cüzdanlarında ve ağ üzerinde kullanılmaya başladı.2020: Ağa, birçok yeni özellik geldiZilliqa ağı 2020 yılında önemli adımlar attı ve ekosistem hızla büyüdü. 2020’nin Ekim ayında Zilliqa, zincir üstü (on-chain) ve non-custodial staking özelliğini mainnet üzerinde kullanıma açtı. 14 Ekim 2020 itibarıyla kullanıcılar ilk kez ZIL token’larını kilitleyerek staking yapabildiler ve sadece birkaç saat içinde 1 milyar adedin üzerinde ZIL stake edildi. Yine Ekim ayında, Zilliqa üzerindeki ilk merkeziyetsiz borsa (DEX) olan ZilSwap platformu 5 Ekim 2020’de faaliyete geçti. Bu DEX, Zilliqa’nın merkeziyetsiz finans (DeFi) alanına girişini simgeleyen önemli bir adım olarak akıllarda kaldı. ZilSwap Staking mekanizmasının devreye girmesiyle uzun vadeli destekçilere ödül olarak verilecek bir yönetişim tokenı olan gZIL (governance/yönetişim ZIL) tanıtıldı. Her 1000 ZIL’lik staking ödülü kazandırdığında 1 gZIL üretilmesi kuralı konarak, katılımcıların ağ yönetimine dahil olması teşvik edildi. Ekim 2020 sonunda dolaşımdaki ZIL’lerin %25’inden fazlası başarılı bir şekilde stake edilmişti. Yani 2020 dönemi, Zilliqa’nın ağ güvenliği ve topluluk katılımı açısından olgunlaştığı ve aynı zamanda DeFi ekosistemine ilk adımlarını attığı zamanı işaret ediyor diyebiliriz.2021: NFT adımı atıldıZilliqa ekosistemi, 2021 yılında merkeziyetsiz finansın ötesine geçti. O yıllarda popülerleşen non-fungible token (NFT) ve dijital içerik alanlarında da gelişme gösterdi. Eylül 2021’de Zilliqa, ZilSwap platformu üzerinde bir NFT pazaryeri açmak için kolları sıvadı. Switcheo Labs ortaklığıyla hayata geçirilen bu NFT platformunun duyurusu ile birlikte “The Bear Market” adlı 10.000 adetlik özel bir NFT koleksiyonu Zilliqa topluluğuna sunuldu. Kaynak: Thebear.market Bu koleksiyon, piyasaya çıktığı ilk 24 saat içerisinde 1 milyon dolar üzerinde satış başarısı elde ederek Zilliqa üzerindeki NFT ekosisteminin aslında büyük bir potansiyeli olduğunu gösterdi. NFT pazaryerinin devreye girmesi, Zilliqa ağını yalnızca DeFi değil aynı zamanda sanat ve dijital koleksiyonlar açısından da önemli bir oyuncu haline getirmeye başladı.2022: Metaverse alanına giriş2022 yılının başlarında Zilliqa, metaverse alanına iddialı bir giriş yaptı. Ocak 2022’de duyurulan Metapolis, Zilliqa tarafından geliştirilen ve “metaverse-as-a-service” olarak tanımlanan kapsamlı bir XR (Extended Reality) metaverse platformu olarak gündeme geldi. Metapolis, Zilliqa’nın ölçeklenebilir ve güvenli blockchain altyapısı üzerine kurularak markalar, içerik üreticileri ve kullanıcılar için özelleştirilebilir sanal “şehirler” ve dijital deneyimler sunmayı hedefledi.Bu adım, Zilliqa’yı Web3 dünyasında oyun ve eğlence odaklı bir platform olarak da konumlandırdı. Nitekim Eylül 2022’de Zilliqa, blockchain tabanlı oyun sektörüne yönelik kendi Web3 oyun konsolu projesini duyurdu. Bu özel oyun konsolu, entegre kripto cüzdanı ve madencilik yazılımı ile oyuncuların oyun oynarken ZIL token madenciliği yapıp kazanç elde etmelerini sağlamayı amaçlayan yenilikçi bir cihaz.2023: Zilliqa 2.0 planı duyurulduZilliqa ağı, 2023 yılında önemli güncellemeler ve kurumsal iş birlikleri ile gündeme geldi. Eylül 2023’te Zilliqa ekibi, Zilliqa 2.0 adını verdikleri büyük bir protokol yükseltme planını açıkladı. Bu güncelleme kapsamında ağın performansını ve işlevselliğini artırmak için konsensüs algoritmasının hızlandırılması, sharding kapasitesinin geliştirilmesi ve Ethereum Virtual Machine (EVM) uyumluluğunun getirilmesi hedeflendi. Zilliqa 2.0’ın, mevcut ekosistemin yeni sürüme sorunsuz geçebilmesi için geriye dönük uyumluluğu koruyacak şekilde tasarlandığı belirtilmekte. Ayrıca EVM tabanlı akıllı kontratların Zilliqa üzerinde çalışabilmesine imkân tanıyor.Aynı yıl, Zilliqa önemli stratejik ortaklıklara imza attı. Özellikle Google Cloud ile yapılan iş birliği dikkat çekti. Eylül 2023’te duyurulan ortaklık ile Zilliqa, Google’ın bulut altyapısını kullanarak ağın ölçeklenebilirliğini ve dayanıklılığını artırmak üzere anlaşmaya vardı. Bu sayede Zilliqa, kurumsal seviyede blockchain çözümleri sunan projeler arasına katıldı ve farklı sektörlere entegre olabileceğini kanıtladı.Ayrıca 2023’te Zilliqa, şirket yapısını Zilliqa Group adı altında yeniledi. Zilliqa Research’ten evrilen bu yapı ile farklı alt kuruluşlar aracılığıyla Web3 ve blockchain uygulamalarını geliştirmeye odaklı bir ekosistem şirketi haline gelme amacını açıkladı.Zilliqa Neden Değerli?Zilliqa'nın değeri, teknik altyapısı dışında, uygulama alanları ve sağladığı fırsatlarla da ortaya çıkıyor. Genel olarak güvenli akıllı kontratlar, DeFi, NFT ekosistemi ve Web3 altyapısı ile pek çok sektörde kullanım alanı bulunuyor. Gelin, Zilliqa'nın neden bu kadar değerli olduğunu daha ayrıntılı bir şekilde inceleyelim...Ölçeklenebilirlik ve yüksek performansZilliqa’nın en büyük avantajlarından biri, yüksek ölçeklenebilirlik ve işlem kapasitesi (TPS) sunabilmesi. Sharding mimarisi sayesinde teorik olarak ağa katılan her ek düğüm ile ağın işlem gücü artıyor. Nitekim, test ortamında 6 shard (yaklaşık 3600 düğüm) ile yapılan denemelerde saniyede yaklaşık 2828 işlem (TPS) gerçekleştirilmesiyle ağın ölçek yeteneği ortada. 6 shard ile yapılan deneme. Kaynak: Zilliqa Bu değeri Bitcoin’in 7 TPS ve Ethereum’un 15 TPS’lik kapasitesiyle karşılaştırırsak, Zilliqa’nın gücü ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Zilliqa, artan işlem taleplerini ağ tıkanıklığı yaşamadan karşılayabilecek şekilde tasarlandı. Ağ büyüdükçe Zilliqa TPS kapasitesi de doğrusal biçimde artmaya devam edebilir. Dolayısıyla büyük ölçekli merkeziyetsiz uygulamalar Zilliqa üzerinde verimli bir şekilde çalışabilir.Ayrıca Zilliqa’nın finality özelliği sayesinde işlemler tek bir blok içinde kesinleşiyor. Yani Bitcoin veya Ethereum’da olduğu gibi, birden çok blok onayı beklemek gerekmiyor. Yüksek verimliliğin bir yan sonucu olarak işlem ücretleri de son derece düşük: Ağ üzerinde ücretler düşük kaldığı için mikro ödemeler bile ekonomik olarak gerçekleştirilebilir durumda. Bu kombinasyon, Zilliqa’yı hem kullanıcılar hem de geliştiriciler için cazip kılan temel performans özelliklerini sağlıyor.Güvenlik ve akıllı kontratlarZilliqa, ölçeklenebilirliği artırırken güvenlikten ödün vermemek adına özel bir akıllı kontrat dili oluşturdu. Scilla dili, Zilliqa tarafından geliştirilmiş ve güvenli kod yazımını teşvik edecek şekilde tasarlanmış. Bu dil, diğer platformlardaki kontrat dillerinde sıkça görülen yeniden giriş (reentrancy) gibi problemleri en aza indirecek bir yapıda. Scilla, fonksiyonel programlama paradigmasını kullanıyor ve formel bir doğrulanabilirlik imkânı sunuyor. Bu sayede, akıllı kontratların davranışı daha öngörülebilir ve denetlenebilir hale geliyor. Zilliqa üzerinde geliştirilen dApp’ler, DeFi protokolleri veya NFT akıllı kontratları Scilla sayesinde daha güvenli bir ortamda çalışıyor. Scilla dili. Kaynak: Bibek Poudel/Medium Güvenlik odaklı bu tasarım, milyarlarca dolarlık varlığı yöneten akıllı kontratlar için, kritik bir şekilde önemli. Zilliqa’nın safe-by-design kontrat yaklaşımı, bu açıdan değer taşıyor. Zira bu kontratın platformun itibarını güçlendirdiği ve kullanıcı fonlarını koruyan önemli bir değer olduğu düşünülmekte.Ekosistem ve kullanım alanlarının genişliğiZilliqa, geniş kapsamlı bir Web3 altyapı ağı olarak finans, oyun, dijital sanat gibi birçok alanda projelere ev sahipliği yapıyor. Özellikle DeFi tarafında, Zilliqa üzerinde geliştirilen protokoller dikkat çekiyor. Örnek verirsek, ZilSwap DEX sayesinde kullanıcılar Zilliqa ağındaki tokenları arasında otomatik piyasa yapıcı (AMM) modeliyle al-sat işlemleri gerçekleştirebiliyor ve likidite havuzlarına katkı sağlayabiliyor. NFT ekosisteminde de Zilliqa aktif rol oynuyor: Zilliqa NFT pazaryeri platformları, sanatçıların ve koleksiyoncuların NFT basmasını, alıp satmasını olanaklı kılıyor. Yüksek işlem hızı ve düşük maliyet, bu tür NFT ve oyun uygulamalarının Zilliqa üzerinde sorunsuz çalışmasını sağlıyor.ZIL token kullanım alanı da bu bağlamda oldukça çeşitli: Ağ üzerindeki işlem ücretlerinin ödenmesi, merkeziyetsiz uygulamalarda değer aktarımı, NFT pazaryeri işlemleri, likidite sağlama ve benzeri işlemlerde ZIL, aktif olarak kullanılıyor. Örneğin ZIL ile NFT satın almak, DEX üzerinde likidite sağlamak veya merkeziyetsiz uygulamalarda hizmet bedeli ödemek mümkün.Zilliqa, gerçek dünya ile de entegrasyonlar kuruyor. 2020’de ZIL, seyahat rezervasyon platformu Travala’nın ödeme seçenekleri arasına eklendi ve kullanıcılar 3 milyonun üzerinde otel ve uçuşu ZIL ile rezerve edebilir hale geldi. Staking ve topluluk katılımıZilliqa staking, ZIL token sahiplerine hem ağ güvenliğine katkıda bulunma hem de pasif gelir elde etme olanağı sağlayan bir mekanizma. Kullanıcılar, ellerindeki ZIL coin’lerini Zilliqa’nın doğrulayıcı düğümlerine (Staked Seed Node) kilitleyerek ağın konsensüs sürecine dahil olabiliyor. Bu sayede ağı güvence altına almaya yardımcı olurken, karşılığında düzenli aralıklarla ZIL ödülleri kazanıyorlar. Staking getirileri, katılım oranına göre değişmekle birlikte yaklaşık yıllık yüzde 6 seviyesinde bir kazanç sağlayacak şekilde tasarlandı. Zilliqa'da staking süreci. Kaynak: Zilliqa Daha önce de bahsettiğimiz üzere Zilliqa, staking sistemini Ekim 2020’de devreye alırken ağ yönetimine katılımı teşvik etmek amacıyla gZIL adlı bir yönetişim token’ını da tanıttı. gZIL, yalnızca ilk bir yıl boyunca stake ödülleriyle birlikte dağıtılan ve uzun vadeli token sahiplerine sunulan bir token. gZIL sahipleri, Zilliqa protokolü ile ilgili önerilerde bulunma ve oylamalara katılma hakkına sahip olarak ağın geleceğinde söz sahibi olurlar.Zilliqa’nın Kurucusu Kim?Zilliqa kurucusu kim? Zilliqa, tek bir kişi tarafından değil bir ekip tarafından kurulmuş bir proje. 2017 yılında bir araya gelen bu kurucu ekip, blockchain teknolojisini ölçeklenebilir hale getirme vizyonunu paylaşıyordu. Zilliqa projesinin kurucu ortakları arasında kriptografi araştırmacısı Amrit Kumar, bilgisayar bilimci Dr. Prateek Saxena, yazılım mühendisi Dr. Xinshu Dong, finans sektörü uzmanı Juzar Motiwalla ve girişimci Max Kantelia bulunmakta.Bu isimler, akademi ve endüstri deneyimlerini birleştirerek Zilliqa’nın temellerini attı. Örneğin Dr. Prateek Saxena, NUS’ta blockchain üzerine akademik çalışmalarıyla tanınırken; Amrit Kumar güvenlik ve kriptografi alanındaki uzmanlığını projeye taşıdı. İlk CEO olarak Xinshu Dong görev yaptı ve platformun teknik gelişimine liderlik etti.Bunların arasında özellikle Amrit Kumar, en bilinen kurucu üye. Peki Amrit Kumar kimdir? Amrit Kumar, Zilliqa projesinin önde gelen kurucu ortaklarından biri ve platformun uzun süre başkanı ve baş bilim sorumlusu olarak görev yaptı. Kriptografi alanında doktora derecesine sahip olan Kumar, Zilliqa’yı kurmadan önce Singapur Ulusal Üniversitesi’nde (NUS) araştırmacı olarak çalıştı ve blockchain özelinde sharding nedir sorusuna dair akademik çözümler üzerinde uzmanlaştı.NUS’ta danışmanı Dr. Prateek Saxena ile birlikte, teorik sharding konseptinin ticari bir blockchain ağına dönüşmesi sürecinde kritik rol oynadı. Amrit Kumar, Zilliqa’nın kuruluşundan ekosistemin büyümesine dek pek çok aşamada projeyi yönlendirdi. 2021 yılı sonunda Zilliqa’daki aktif görevlerinden ayrıldıktan sonra da blockchain dünyasında farklı girişimlerle çalışmalarına devam etmekte.Sıkça Sorulan Sorular (SSS)Aşağıda, Zilliqa hakkında sıkça sorulan bazı sorular ve cevaplarını bulabilirsiniz:Zilliqa nedir ve nasıl çalışır?: Zilliqa, sharding teknolojisini kullanan ve bu sayede yüksek ölçeklenebilirlik sunabilen bir blockchain platformudur. Sharding, ağı küçük parçalara bölerek her bir shard'ın bağımsız olarak işlem yapmasını sağlar, böylece ağın işlem kapasitesi ve hızı artar. Zilliqa, paralel işlem yapabilen mimarisiyle saniyede binlerce işlemi destekleyebilir.ZIL coin ne işe yarar?: ZIL, Zilliqa ağının yerel token'ıdır ve ağ üzerindeki işlemleri ödeme yapmak, staking ve yönetişim gibi farklı işlevlerde kullanılır. Ayrıca ZIL token ne işe yarar sorusuna şöyle de cevap verilebilir: DeFi uygulamaları ve NFT pazaryerleri gibi merkeziyetsiz platformlarda işlem yapmak için de kullanılır.Sharding teknolojisi Zilliqa’da nasıl uygulanıyor?: Zilliqa, sharding teknolojisini kullanarak ağa katılan her ek düğümle işlem kapasitesini artırır. Sharding, ağdaki işlemleri küçük parçalara (shard'lara) böler ve her shard kendi başına işlemleri paralel olarak gerçekleştirir. Bu yöntem, Zilliqa'nın çok daha yüksek işlem hızı ve ölçeklenebilirlik sunmasına olanak tanır.Zilliqa staking nasıl yapılır?: Zilliqa staking, ZIL token sahiplerinin token’larını ağ doğrulayıcılarına kilitleyerek ağ güvenliğine katkıda bulunmaları ve buna karşılık ödül kazanmalarını sağlar. Kullanıcılar ZIL token'larını Zilliqa doğrulayıcı düğümlerine (Staked Seed Node) yatırarak yıllık %6 civarında staking getirisi elde edebilirler. Staking, ağın konsensüs mekanizmasına katılım sağlamaya ve Zilliqa'nın güvenliğini artırmaya yardımcı olur.Scilla dili nedir, neden farklı?: Scilla, Zilliqa tarafından geliştirilen, güvenli akıllı kontratlar yazmak için kullanılan bir programlama dilidir. Diğer akıllı kontrat dillerinden farklı olarak, Scilla fonksiyonel programlama paradigmasını kullanır ve formel doğrulama (formal verification) imkanı sunar. Bu özellik, kontratların davranışlarını daha güvenilir ve hatasız hale getirir, böylece olası güvenlik açıkları (örneğin, yeniden giriş saldırıları) en aza indirilir. Yüksek işlem gücüne sahip Layer-1 projeleri arasında öne çıkan Zilliqa’yı ve ZIL token kullanımını öğrenmek için JR Kripto Rehber serimizi takip edin

Chiliz (CHZ) Nedir?
Spor ile kriptoyu birleştirmeyi hiç düşündünüz mü? Bir futbol maçı izlerken, tribünleri sallayan taraftarların tezahürat yapmanın yanı sıra kulübün geleceğiyle ilgili kararlar verdiği bir dünyayı hayal edin… İşte Chiliz tam olarak bunu mümkün kılıyor. Chiliz (CHZ), spor ve eğlence dünyasında taraftar etkileşimini blockchain ile artırmayı hedefleyen bir kripto para platformu. 2018 yılında Alexandre Dreyfus tarafından kurulan Chiliz, taraftarların spor kulüpleriyle daha etkileşimli bir şekilde bağlantı kurmalarını sağlayan bir ekosistem sunuyor. Proje, Socios.com platformuyla entegre çalışarak taraftarlara, sevdikleri takımlarının karar süreçlerine katılma şansı sunuyor. Ayrıca taraftarların kripto paralar üzerinden ödüller kazanmasına fırsat veriyor. Yani Chiliz, oldukça yenilikçi bir yaklaşım sunuyor: Geleneksel taraftarlık deneyimini dijitalleştirdiğini söyleyebiliriz. Zira “taraftar token” kavramını kripto para sözlüğüne ekledi ve bu alandaki dev isimlerden olmaya devam ediyor. Bunların yanı sıra, spor kulüplerine de yeni gelir modeli yaratmış durumda. Bu rehberde, Chiliz’in ne olduğunu, nasıl çalıştığını ve spor endüstrisinde nasıl bir devrim yarattığını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.Chiliz’in Tanımı ve Ortaya ÇıkışıChiliz (CHZ), spor ve e-spor odaklı bir blockchain platformu ve CHZ isimli kripto para biriminin arkasındaki isim. Peki, Chiliz ne işe yarar? Platform, genellikle taraftarların özel taraftar tokenleri aracılığıyla favori takımlarıyla etkileşim kurmasını sağlıyor. Esasen taraftarların token satın alabileceği, takım kararlarını etkileyebileceği ve ödüller kazanabileceği, takımların ise taraftar kitlelerinden yeni yollarla para kazanabileceği bir platform. Kısaca söylemek gerekirse Chiliz nedir sorusunun cevabı, “taraftarlara kulüplerine daha aktif katılım imkânı veren bir blockchain ağı”. Bu ağ, Socios.com adlı taraftar platformunun altyapısını oluşturuyor. Chiliz’in temelleri ise 2018 yılında, Alexandre Dreyfus tarafından atıldı. CHZ tokenı da aynı yılın Şubat ayında piyasalara girdi. Malta merkezli Mediarex şirketi altında geliştirilen Ciliz, spor kulüplerinin taraftarlarına kripto paralar sunarak etkileşimi bambaşka bir boyuta taşıdı.Chiliz’in ortaya çıkış amacı, taraftarlar ile spor kulüpleri arasındaki etkileşimi çift yönlü hale getirmek. Klasik yöntemlere bakıldığında, taraftarlar genellikle pasif bir tüketici konumunda kalıyor. Ancak Chiliz sayesinde kulüpler taraftar tokenları çıkararak taraftarlara belirli konularda söz hakkı tanıyor. Peki, taraftar token nedir? Taraftar token (fan token), bir spor kulübünün veya organizasyonun kendi markasıyla çıkardığı dijital, yardımcı (utility) tokenlardır. Bu tokenlar, taraftarlara kulüplerin karar alma süreçlerine katılma imkânı verir, aynı zamanda çeşitli ayrıcalıklar sunar.Örneğin bir taraftar token sahibi, Socios uygulaması üzerinden takımının forma tasarımı, stadyum müziği veya ödül törenleri gibi konularda oy kullanabilir. Taraftar token’ları Chiliz blockchain’i üzerinde üretiliyor. Socios com nedir sorusunun cevabını da bunlar oluşturuyor: Socios, Chiliz altyapısını kullanarak taraftarlara anketler ve oylamalar sunan, token alım-satımı ve ödülleri mümkün kılan bir platform. Socios.com uygulaması. Kaynak: Socios Diğer yandan, Chiliz platformunun yardımcı tokenı CHZ olarak adlandırılıyor. CHZ coin nedir diye bakarsak, aslında direkt olarak Chiliz ağının yerel kripto parası olduğunu görüyoruz. CHZ, Ethereum ağıyla uyumlu şekilde üretildi ve dolayısıyla başlangıçta ERC-20 standardında çıktı. Socios.com uygulamasında taraftar tokenları satın almak için de kullanılan para birimi CHZ. Yani bir taraftar, desteklediği kulübün tokenını edinmek istediğinde önce borsalardan veya Socios uygulamasından CHZ satın alıyor. Ardından bu CHZ’leri kullanarak örneğin bir FC Barcelona veya Juventus fan token’ı alabilir. Özetle Chiliz ne işe yarar derseniz: Chiliz; kulüpler ile taraftarlar arasında köprü kurarak, taraftarlara blockchain tabanlı söz hakkı ve ödüller sunan yenilikçi bir ekosistem oluşturur.Chiliz’in Tarihçesi: Önemli Dönüm NoktalarıChiliz, Bitcoin veya Ethereum kadar eski bir kripto para olmasa da, blockchain alanına kattıklarıyla oldukça itibarlı bir platform. Görece kısa geçmişine rağmen, gerek spor gerekse kripto para dünyasında hızlı bir büyüme yaşadı. Chiliz tarihi için önemli dönüm noktaları, aşağıdaki gibi:2018 – Kuruluş ve CHZ token lansmanıChiliz projesi 2018 yılında hayata geçirildi ve aynı yıl CHZ token ilk kez piyasaya çıktı. Alexandre Dreyfus ve ekibi, Şubat 2018’de CHZ’yi çıkararak projeyi duyurdular. Chiliz, kuruluş aşamasında büyük yatırımcıların dikkatini çekti; örneğin 2018 ortalarında Binance gibi sektör devlerinin de katıldığı özel bir satış ile yaklaşık 65 milyon dolarlık fon toplandı. Bu fon, dünyanın ilk büyük çaplı taraftar etkileşimi platformu olan Socios.com’un gelişimine aktarıldı. Socios uygulaması, taraftarların token satın alıp oy kullanabilecekleri bir ortam olarak tasarlandı. İlk versiyonunun geliştirme süreci, 2018 sonu ila 2019 başında hız kazandı.2019 – Socios uygulamasının çıkışı ve ilk fan tokenların piyasaya girmesi2019 yılı, Chiliz ve Socios ekosistemi için adeta bir dönüm noktası oldu. 2019’da Socios uygulaması özellikleri ile birlikte kullanıma sunuldu. Uygulama, kullanıcılara mobil cihazlar üzerinden CHZ ile taraftar token alım-satımı, kulüp anketlerine katılım ve token cüzdanı yönetimi gibi olanaklar tanıdı. Üstelik, Socios’un ilk büyük ortaklıkları da bu dönemde duyuruldu. Dünyanın ilk resmi fan tokenları 2019’un sonunda görücüye çıktı: İtalyan kulübü Juventus ve Fransız kulübü Paris Saint-Germain (PSG) kendi taraftar token’larını çıkaran ilk takımlar oldular.Juventus fan token (JUV) ve PSG fan token (PSG) lansmanları, geleneksel spor dünyasının blockchain’i tanımasına olanak sağladığı için önemli anlar olarak kayda geçti. Bu token’lar sayesinde söz konusu kulüplerin taraftarları, kulüp marş seçimi gibi bazı konularda oy kullanmaya başladılar. Socios uygulamasının temel özelliklerinden biri olan anket ve oylama fonksiyonu, ilk kez Juventus ve PSG’nin anketlerinde gerçek kullanım alanı buldu.Ayrıca 2019’da Socios üzerinden token ticareti ve kulüp bazında yarışmalar başladı. Uygulama için quiz’ler ile token kazanma gibi ödüllü etkileşim araçları da devreye girdi. Bu gelişmeler, o sıralar sıkça duyulan “Socios.com nedir?” sorusunu soran kitleye uygulamanın somut bir şekilde tanıtılmasını sağladı. Ayrıca taraftar katılım uygulamaları kategorisinde bir ilke imza atıldı.2020 – Büyük kulüplerle anlaşmalar2020 yılında Chiliz, futbol dünyasında ses getiren birçok anlaşmaya imza attı. Özellikle Avrupa’nın dev kulüpleri birer birer Socios platformuna katıldı. FC Barcelona, Şubat 2020’de Chiliz ile anlaşarak $BAR adlı taraftar token’ını duyurdu. Barcelona fan token’ı çıkışıyla beraber taraftarlar için 600 bin adet token ön satışa sunuldu ve bu satış sadece birkaç saatte tükenerek kulübe yaklaşık 1.2 milyon euro gelir sağladı. Bu başarı, fan token örnekleri arasında en dikkat çekicilerden biri oldu ve diğer kulüplere de örnek teşkil etti.2020 içinde Atletico Madrid, AS Roma, ülkemizden Galatasaray gibi kulüpler de Socios iş birliklerini duyurarak kendi fan token’larını piyasaya sürdüler. Özellikle Galatasaray, Socios ile anlaşan ilk Türk kulübü olarak $GAL token’ını çıkarıp Türkiye’de de geniş bir kitleye bu konsepti tanıttı. Aynı dönemde e-spor takımları ve UFC gibi farklı spor organizasyonları da Chiliz ekosistemine katılmaya başladı.2021 - Genişleme ve ana akım tanınırlık2021 yılı, fan token konseptinin ana akımda daha fazla görünürlük kazandığı bir dönem oldu. Chiliz, 2021’de İtalya, İngiltere, İspanya ve hatta Amerika’daki spor organizasyonlarıyla yeni ortaklıklar kurdu. Manchester City, Inter Milan, Arsenal, Everton gibi İngiliz ve Avrupa kulüpleri Socios’a katılarak kendi token’larını çıkardılar. Chiliz, spor endüstrisinde bir alternatif gelir modeli olarak daha çok kabul görmeye başladı. Zira 2020’de başlayan COVID-19 pandemisi nedeniyle kulüplerin stadyum gelirleri azalmıştı. Dolayısıyla Chiliz aracılığıyla yapılan fan token satışlarından önemli gelir elde ettiler. Örneğin İtalya’nın köklü kulübü AC Milan, 2021 başında gerçekleşen ACM fan token arzından 6 milyon doların üzerinde gelir elde etmeyi başardı.Ayrıca 2021’de Socios, geleneksel spor etkinliklerinde de boy gösterdi: Chiliz/Socios markası, o yıl ilk kez Ballon d’Or (Dünyada Yılın Futbolcusu ödülü) töreninin sponsorları arasına girdi. Yani global ölçekte tanınırlığını epey bir artırdı. Yine aynı yıl, dünyaca ünlü futbolcu Lionel Messi’nin PSG’ye transferinde, “hoş geldin paketi”nin bir parçası olarak kendisine PSG fan token’ları verildiği duyuruldu.2022 – Ekosistem olgunlaştı2022 yılına gelindiğinde Chiliz ekosistemi oldukça büyümüştü. Socios platformunda futbolun yanı sıra basketbol, Amerikan futbolu, espor gibi alanlardan da birçok partner bulunuyordu. Toplam taraftar token sayısı 50’yi aşmış, spor kulüpleri blockchain teknolojisine adapte olma konusunda önemli mesafe kat etmişti. Bir Reuters haberine göre, 2022 başı itibarıyla tüm fan token piyasasının toplam değeri yaklaşık 300 milyon dolar seviyesine ulaşmıştı. Bu dönemde Socios’un Formula 1 takımları ve bazı NBA takımlarıyla da anlaşmalara yöneldiği görüldü. Fan token’ların popülerliği büyük spor etkinlikleriyle birlikte artıp azalan bir seyir izledi. Örneğin 2022 FIFA Dünya Kupası sırasında takımların token’larında hacim ve fiyat dalgalanmaları yaşandı. Ancak genel olarak kulüpler ve taraftarlar arasındaki dijital etkileşim normalleşmeye başladı. PSG, Barcelona, Juventus fan token projelerinin başarısı, diğer takımların da benzer adımlar atmasının önünü açtı. 2022 sonunda Chiliz, teknolojik altyapısını bir adım ileriye taşıyacak büyük bir güncellemenin hazırlığını tamamlamıştı.2023/2024 – Chiliz Chain 2.0 ve NFT desteğiChiliz, 2023 yılını kendi blockchain ağını geliştirme kararıyla karşıladı. Chiliz Chain 2.0 adı verilen bu yeni ağ, 2022’nin son aylarında duyuruldu. Chiliz’in mevcut sisteminin üzerine, bağımsız bir layer-1 (katman-1) blockchain olarak inşa edildi. Öncesinde CHZ ve taraftar token’lar Ethereum ağı üzerinde çalışırken, artık Chiliz Chain 2.0 ile Chiliz tamamen kendi blockchain’ine kavuştu. Bu geçiş, Chiliz Chain 2.0 geçişi olarak anılırken, beraberinde birçok yenilik getirdi. Yeni zincir, Ethereum Virtual Machine (EVM) uyumlu olarak tasarlandığı için geliştiricilerin alışık olduğu akıllı kontratları Chiliz ağı üzerinde de kullanabilmesini sağladı.NFT destekli özellikler de bu dönemde Chiliz ekosistemine eklendi: Artık spor kulüpleri ve uygulama geliştiricileri Chiliz Chain 2.0 üzerinde NFT formatında biletler, dijital koleksiyonlar ve hatıra ürünleri üretebilir hale geldi. Hatta Chiliz, bazı spor etkinliklerinde NFT bilet denemelerine başladı (NFT biletleri, 2025’in Mayıs ayı itibariyle aktif hale geldi, Güney Kore’nin KLPGA Şampiyonası’nda kullanıldı). Ayrıca, taraftarların tribünde katılımını belgeleyen dijital koleksiyonlar (POAP – Katılım Kanıtı Protokolü) dağıtacağını duyurdu (bunun örneği Singapur’daki TOKEN2049 etkinliğinde veya Korea Blockchain Week 2024 etkinliğinde görülebiliyor).Chiliz Chain 2.0’ın en önemli getirilenden biri de ağın güvenliği ve işlemlerine katkı sunan kullanıcılara ödül verilmesi oldu. Zira 2023 yılında CHZ staking adı verilen mekanizma devreye alındı: Artık CHZ token sahipleri, token’larını Chiliz zincirinin doğrulayıcı düğümlerine (node’lara) kilitleyerek ağ güvenliğine katkıda bulunabiliyor ve karşılığında yıllık belli oranlarda yeni CHZ ödülleri kazanabiliyor. Böylece CHZ token sahipleri, sadece taraftarların aldığı bir coin olmaktan çıktı. Aynı zamanda blockchainin yönetim ve güvenlik katmanında rol almak isteyen yatırımcıların da tercih ettiği bir coin oldu.2023 yaz aylarında Chiliz, Ethereum üzerinde yaratılmış olan tüm fan token’ları kademeli olarak kendi ana ağına taşıdı; Eylül 2023 itibarıyla Socios’taki tüm token’lar Chiliz Chain üzerinde çalışır hale geldi. Bu sayede işlem ücretleri düşürüldü ve platform daha bağımsız hale geldi.2024 yılında Chiliz ekosistemi, yeni zincirin üzerinde merkeziyetsiz uygulamaların (dApp) geliştirilmesi için global hackathon’lar ve teşvik programları başlatarak Web3 dünyasında bir spor inovasyon merkezi olma yolunda adımlar attı. Artık Chiliz, yalnızca “token çıkaran bir şirket” değil, aynı zamanda diğer geliştiricilerin de spor ve eğlence odaklı projeler geliştirebildiği bir blockchain ekosistemi haline geldi.Chiliz Neden Değerli?Chiliz, kısa sürede spor ve blockchain kesişiminde lider platformlardan biri haline geldi. Peki, Chiliz’i değerli kılan unsurlar tam olarak neler? İşte Chiliz’in değerini ve CHZ tokenının kullanım alanlarını öne çıkaran başlıca noktalar…Chiliz, taraftar deneyimini dönüştüren ilk platformlardan biriChiliz, mevcut durumda, fan etkileşimini dijitalleştirme açısından öncü konumda. Zira dünya çapında büyük spor kulüplerinin resmi taraftar tokenlarını çıkarmasına imkân tanıyan ilk blockchain projelerinden biri. Bu, Chiliz’e “ilk hamle” avantajını sağladı. Örneğin Juventus ve PSG gibi kulüplerle anlaşarak fan token konseptini hayata geçirmesi, Chiliz’i spor dünyasında yenilikçi bir marka olarak konumlandırdı. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu konsept, geleneksel taraftarlık deneyimini geliştirdi. Taraftarlar artık sadece maç izlenen kısımda değildi. Aynı zamanda kripto varlıklar aracılığıyla takımlarının kararlarına etki eden aktif aktörler haline geldiler. Bu yenilikçi yaklaşım sayesinde Chiliz, spor kulüpleri ve blockchain entegrasyonu denilince akla gelen ilk isimlerden biri oldu.CHZ token kullanım alanı oldukça genişChiliz’e değer katan bir diğer şey, elbette kendi tokenı. CHZ token kullanım alanı oldukça çeşitli ve büyük. İlk olarak CHZ, Socios.com üzerinde fan token satın almak için kullanılan temel para birimi. Taraftarlar, tuttukları takımın tokenını elde etmek veya alıp satmak istediklerinde CHZ’ye ihtiyaç duyuyor. Bunun yanı sıra CHZ, Chiliz Chain 2.0’ın kullanıma girmesiyle birlikte gas ücreti (işlem ücreti) ve yönetişim tokenı (governance token) rolünü de üstlendi. Yani Chiliz ağında yapılacak işlemlerin ücretleri CHZ ile ödenir ve ağ üzerindeki yeni uygulamalarda CHZ kullanılabilir. Chiliz ekosistemi. Kaynak: CoinBureau Socios ekosisteminde CHZ ile sadece token alımı değil, aynı zamanda özel etkinliklere katılım, NFT ve hatıra ürünlerinin satın alımı gibi farklı kullanım durumları da ortaya çıktı. Örneğin bazı kulüpler, belirli sayıda fan token tutanlara özel içerikler veya VIP ödüller sunuyor. Bu avantajlardan yararlanmak da dolaylı olarak CHZ talebini artıran faktörler. Kısacası Chiliz ne işe yarar diye sorulduğunda, CHZ token’ın bir yandan kulüp token’ları için ticaret aracı, diğer yandan Chiliz zincirinin can damarı olduğu belirtilebilir.Kulüpler için alternatif gelir alanı sunuyorChiliz, spor kulüplerine geleneksel gelir kalemlerinin ötesinde yeni bir kaynak yarattı. Özellikle pandemi döneminde azalan bilet ve yayın gelirlerine alternatif olarak fan token satışları kulüplerin kasasına önemli katkılar sağladı. Örneğin BAR token ön satışından elde ettiği 1,3 milyon dolarlık gelir veya AC Milan’ın fan token arzından kazandığı 6 milyon doları aşkın tutar, bu modelin finansal potansiyelinin gücünü yadırgamamamız gerektiğini gösteriyor. Fan token’lar ayrıca süreklilik arz eden bir gelir akışı da yaratabilir. Zira token sahipleri arttıkça kulübün marka değeri yükselir ve iş birlikleri çoğalyoır. Marca’nın yaptığı bir araştırmaya göre, önümüzdeki yıllarda taraftar token’larının spor endüstrisinde yayın haklarından sonra ikinci büyük gelir kaynağı haline gelebileceği öngörülmekte. Dahası, fan token gelirlerinin bir kısmı doğrudan kulüplerin kasasına girerken, bir kısmı da taraftarlar için ödül ve etkinliklere ayrılarak sürdürülebilir bir ekonomi oluşturuluyor.Spor kulüpleri için blockchain entegrasyonuChiliz, teknolojiyle arası mesafeli olabilecek spor kulüplerinin kolayca blockchain dünyasına adım atmasını sağladı. Kulüpler, Chiliz sayesinde karmaşık teknik detaylara girmeden kendi token ekonomilerini oluşturabildiler. Halihazırda Chiliz ağı, projenin web sitesine göre, 70’ten fazla elit spor takımı tarafından benimsenmiş durumda. Bu ekosistem, dünya devleri ile yerel lig ekiplerini aynı çatı altında buluşturarak global bir “spor blockchain ağı” meydana getirdi. Böylece spor kulüpleri blockchain teknolojisine entegre olurken, Chiliz hem teknik altyapıyı sağladı hem de sektörde standartları belirledi. Ayrıca Chiliz’in sağladığı API ve araçlar sayesinde kulüpler kendi uygulamalarını, NFT koleksiyonlarını veya oyunlarını geliştirebiliyor. Yani platform üçüncü parti inovasyonlara da açık hale geldi. Chiliz aracılığıyla çıkarılan bazı fan tokenlar ve ilk satış fiyatları. Kaynak: Socios Chiliz staking ve topluluk katkısı2023’te devreye giren Chiliz staking mekanizması, CHZ token’ının değer önerisine yeni bir boyut ekledi. Artık topluluk üyeleri ellerindeki CHZ’leri stake ederek ağın güvenliğini sağlamaya yardımcı olurken pasif gelir elde edebiliyor. Başlangıçta yüksek sayılabilecek yıllık staking ödülleri, topluluğu ağa katkı sunmaya teşvik etti. Örneğin Chiliz Chain 2.0’ın ilk yılı için enflasyon oranı yaklaşık yüzde 8.8 olarak belirlendi. Bu yeni çıkarılan CHZ’lerin büyük bir kısmı doğrulayıcılar ile stakerlara ödül olarak dağıtılıyor. Bu sayede ağ güvenliği ve merkeziyetsizlik hedeflenirken, CHZ token’ına uzun vadeli talep de yaratılıyor. Staking özelliği, Chiliz’i uzun soluklu bir proje haline de getirmiş durumda.Chiliz’in Kurucusu Kim?Chiliz’in kurucusu ve CEO’su Alexandre Dreyfus. Chiliz kurucusu kim sorusu merak edenler için Dreyfus, blockchain ve spor dünyasını bir araya getiren bir girişimci olarak tanınıyor. Peki, Alexandre Dreyfus kimdir? Kısaca bahsetmek gerekirse, Dreyfus aslen Fransa kökenli (Britanya vatandaşı) bir teknoloji girişimcisi ve 20 yılı aşkın süredir dijital medya ile iGaming (çevrimiçi oyun/bahis) sektörlerinde faaliyet gösteriyor. 1990’ların sonunda internet girişimciliğine başlayan Dreyfus, genç yaşta Winamax gibi başarılı çevrimiçi poker ve oyun platformlarının kuruluşunda yer aldı. Alexandre Dreyfus 2006’da kurduğu Chiligaming şirketi ile çevrimiçi oyun alanında önemli deneyimler edinen Dreyfus, 2012 yılında spor ve eğlence odaklı Mediarex Sports & Entertainment şirketini Malta’da hayata geçirdi. Bu şirket bünyesinde Global Poker Index (GPI) gibi projeleri satın alarak yöneten Dreyfus, spor ve veri analizinin dijitalleşmesinde rol oynadı. Alexandre Dreyfus’un Web3 girişimciliği serüveni ise Chiliz ile doruk noktasına ulaştı. 2018’de blockchain teknolojisinin spor endüstrisinde devrim yaratabileceğini öngörerek Chiliz projesini başlattı. Dreyfus, Socios.com platformunun da kurucu CEO’su olarak, dünya çapında onlarca takımın katıldığı fan token ekosistemini birkaç yıl içinde gerçeğe dönüştürdü.Dreyfus liderliğinde Chiliz Malta’dan başlayıp Avrupa’ya, oradan da Latin Amerika ve Asya’ya uzanan küresel bir başarı hikâyesine dönüştü diyebiliriz. Alexandre Dreyfus sık sık konferanslarda ve röportajlarda, Chiliz’in amacının “taraftarları pasif tüketici olmaktan çıkarıp, aktif birer katılımcı ve paydaş haline getirmek” olduğunu vurguluyor.Sıkça Sorulan Sorular (SSS)Bu bölümde Chiliz ve CHZ hakkında sıkça sorulan bazı soruları kısa yanıtlarla ele alıyoruz. Aşağıda, hem Chiliz fan token ekosistemine yeni adım atanlar hem de mevcut kullanıcılar için faydalı olabilecek bazı bilgiler var:Chiliz nedir ve nasıl çalışır?: Chiliz, spor ve eğlence sektörü için özel olarak geliştirilmiş bir blockchain platformudur. CHZ adlı kripto para birimini kullanarak, taraftarların sevdikleri kulüplerin taraftar token’larını satın almasına ve bu token’lar aracılığıyla kulüp kararlarına katılmasına imkân tanır.CHZ coin ile neler yapılabilir?: CHZ coin, Chiliz ekosisteminin merkezinde yer alır ve birden fazla işleve sahip. CHZ ile yapılabileceklerin başında, Socios.com üzerinden fan token satın almak geliyor. İkinci olarak CHZ, alım-satım işlemlerinde kullanılabilir. Birçok kripto para borsasında CHZ işlem çiftleri mevcut, dolayısıyla CHZ’lerinizi farklı para birimlerine veya kripto varlıklara çevirebilirsiniz. Üçüncü olarak, Chiliz Chain 2.0’ın devreye girmesiyle birlikte CHZ staking imkânı ortaya çıktı. Yani elinizdeki CHZ’leri, Chiliz ağının doğrulayıcılarına yatırarak (stake ederek) belirli aralıklarla pasif gelir elde edebilirsiniz. Dördüncü olarak, CHZ aynı zamanda Chiliz ağındaki işlem ücretlerini (gas ücretlerini) ödemek için kullanılır. Örneğin Chiliz blockchain’inde yeni bir akıllı kontrat oluşturmak veya bir NFT mint etmek (basmak) isterseniz, gereken ücret CHZ cinsinden tahsil edilir.Taraftar token nedir?: Taraftar token (fan token), bir spor kulübü veya organizasyon tarafından çıkarılan, blockchain tabanlı kripto varlıktır. Bu token’lar, taraftarlara kulüple etkileşime girme ve bazı konularda söz sahibi olma fırsatı sunar. Her taraftar token, ait olduğu kulübe özeldir ve genellikle kulübün ismi veya kısaltmasıyla anılır. Örneğin $GAL token Galatasaray’ı, $BAR token Barcelona’yı temsil eder.Chiliz hangi kulüplerle çalışıyor?: Chiliz/Socios ekosistemi, dünya genelinde çok sayıda kulüp ve organizasyonla iş birliği yapıyor. PSG, Barcelona Juventus fan token projelerinden zaten bahsetmiştik. Bunun dışında Chiliz hangi kulüplerle çalışıyor diye merak edenler için bazı öne çıkan örnekleri sayabiliriz: İngiltere’den Manchester City ve Arsenal, Almanya’dan FC Union Berlin, Türkiye’den Galatasaray ve Trabzonspor Chiliz’in iş birliği yaptığı kulüpler arasında. Güney Amerika’da River Plate ve Corinthians, Asya’da Urawa Red Diamonds gibi takımlar da Socios platformunda fan token çıkardı. MMA/UFC, espor (Örneğin OG, NAVI gibi e-spor takımları) ve Formula 1 (Aston Martin, Alfa Romeo gibi F1 takımları) Chiliz’in çalıştığı diğer spor dalları.Socios uygulamasını kimler kullanabilir?: Socios uygulaması, temel olarak dünyanın her yerinden spor tutkunlarına açık bir platform. Uygulamayı, akıllı telefonu olan ve desteklediği takımlarla daha fazla etkileşime girmek isteyen herkes kullanabilir.Spor ve blockchain dünyasının birleşiminden doğan Chiliz’i ve CHZ token’ın gücünü anlamak için JR Kripto Rehber serimizi takip edin.

Trump Destekli USD1, Bir Altcoin ile Ortaklık Kurdu
Kripto para sektöründe dikkat çeken bir gelişme daha yaşandı. Plume Network ve World Liberty Financial (WLFI) yeni bir stratejik ortaklık kurduklarını açıkladı. Bu iş birliği kapsamında, USD1 adlı stablecoin artık yalnızca Binance Smart Chain ile sınırlı kalmayacak; çoklu blockchain altyapılarına yayılacak. USD1’in, Plume Network’ün kendi blockchain tabanlı stablecoin’i olan pUSD için resmi rezerv varlık olarak kullanılacağı duyuruldu. Altcoin PLUME, USD1 ile ortaklık kurduPlume Network, Ethereum Sanal Makinesi (EVM) uyumlu altyapısıyla gerçek dünya varlıklarının (RWA) tokenleştirilmesini ve merkeziyetsiz finans sistemlerine entegre edilmesini sağlayan bir platform olarak öne çıkıyor. Ağın kısa süre önce başlatılan Genesis ana ağı, 250 milyon doların üzerinde tokenize edilmiş varlık ve 100 binden fazla cüzdanla oldukça dikkat çekici bir başlangıç yaptı. ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) ile yakın çalışan Plume, düzenleyici uyumluluk konusundaki hassasiyetiyle de biliniyor.USD1, ABD dolarıyla 1:1 oranında sabitlenmiş bir stablecoin olup, devlet tahvilleri ve nakit eşdeğerleri gibi sağlam rezervlerle destekleniyor. Bu yapı, kurumsal yatırımcıların güvenliğini ön planda tutan daha konservatif bir yaklaşımı temsil ediyor. Stablecoin pazarı son bir yıl içinde %54 büyüyerek 253 milyar dolarlık bir hacme ulaşmışken, USD1’in bu pazarda daha geniş bir erişim elde etmesi kurumsal ilginin artmasını sağlayabilir.Plume Network CEO’su ve kurucu ortağı Chris Yin, ortaklıkla ilgili açıklamasında şu ifadeleri kullandı:“World Liberty Financial’ın Plume’u stratejik çok zincirli ortak olarak seçmesi, özel olarak inşa ettiğimiz RWAfi altyapımızın vizyonunu doğruluyor. USD1’in kurumsal temeliyle canlı ekosistemimize entegrasyonu, tokenize edilmiş gerçek dünya varlıklarında anlık fırsatlar yaratıyor. Bu da, kurumsal yatırımcıların ve kullanıcıların getirili RWA varlıklarına erişimini dönüştüren yeni kullanım senaryolarını beraberinde getiriyor.”PLUME fiyatı yükseliş yaşadıWLFI'nin Operasyonlardan Sorumlu Yöneticisi Zak Folkman ise bu ortaklığın USD1’in çok zincirli yayılımındaki ilk büyük adım olduğunu belirtti. WLFI’nin Trump ailesiyle bağlantısı ise anlaşmayı siyasi ve medya açısından daha fazla ön plana çıkarıyor.Ortaklık duyurusunun ardından PLUME token’ı %5 oranında değer kazanarak yatırımcıların ilgisini çekti. Piyasa verilerine göre, Plume’un token’ı şu anda 0,09 dolardan işlem görüyor ve piyasa değeri 182 milyon doların üzerinde. 24 saatlik işlem hacmi ise yaklaşık 49 milyon dolar seviyesinde. Son 30 günde yaşanan değer kayıpları, bu ortaklık haberiyle kısmen telafi edilmiş görünüyor. Uzmanlara göre, geçmişteki çapraz zincir stablecoin entegrasyonları likiditeyi artırmış ve toplam kilitli varlık miktarında (TVL) önemli büyümeler sağlamıştı. Bu bağlamda USD1’in Plume altyapısında yer alması, daha karmaşık finansal ürünlerin oluşturulmasına ve varlık verimliliğinin artırılmasına olanak tanıyabilir.

Polkadot (DOT) Nedir?
Web3 vizyonu, internetin merkeziyetsiz, kullanıcı odaklı ve birlikte çalışabilir bir yapıya kavuşmasını hedeflerken, bu dönüşümün temel yapı taşlarından biri olarak çoklu blokzincirlerin sorunsuz şekilde entegre olabilmesi öne çıkıyor. İşte tam da bu noktada, Polkadot devreye giriyor. Web3’ün erken dönemlerinden itibaren adından söz ettiren projelerden biri olan Polkadot, birbirinden farklı blockchain (blokzincir) ağlarının tek bir çatı altında, birlikte çalışabilir şekilde var olmasını sağlamayı hedefleyen ve bu doğrultuda “çoklu zincir mimarisine” sahip bir platform. Başka bir deyişle Polkadot, birbirinden kopuk ve uyumsuz blockchainleri bir araya getirip aralarında veri ve değer transferini mümkün kılarak “blockchainlerin interneti” olmayı hedefliyor. Örneğin, Bitcoin ve Ethereum gibi normalde iletişim kuramayan ağlar arasında bile aracı gerektirmeden bilgi ve varlık aktarımı Polkadot ağı üzerinden gerçekleştirilebiliyor.Polkadot ve yerel tokenı DOT, görece uzun bir süredir piyasada olsa da, bazı yatırımcıların kafasında Polkadot nedir, DOT coin nedir gibi sorular yer alıyor. Gelin, bu rehberde söz konusu soruların cevabına ve çok daha fazlasına bakalım…Polkadot’un Tanımı ve Ortaya ÇıkışıPolkadot’un tanımı, heterojen çoklu zincir ağı ve birlikte çalışabilirlik kavramları etrafında şekil alıyor. Örneğin, Bitcoin ve Ethereum gibi normalde iletişim kuramayan ağlar arasında bile aracı gerektirmeden bilgi ve varlık aktarımı Polkadot ağı üzerinden gerçekleştirilebiliyor. Polkadot ağı, Relay Chain (Aktarma Zinciri) adı verilen merkezi bir ana zincir ve ona bağlanan bağımsız alt zincirlerden oluşuyor. Bu alt zincirler parachain ismini almış durumda ve Polkadot ekosisteminin temel yapı taşlarından biri haline geldi.Peki, parachain nedir tam olarak? Her bir parachain, kendi özel blockchaini gibi çalışıyor. Yani bunlar kendi tokenı, konsensüs kuraları ve yönetişim mekanizması olan “egemen” blockchainlerdir. Polkadot’un çoklu zincir mimarisi sayesinde bu farklı zincirler de Polkadot’un ana Relay Chain’ine bağlanarak ortak güvenlikten yarar sağlıyor. Ayrıca zincirler, aralarında sorunsuz iletişim kurabiliyor. Yani Polkadot ağı, bir yandan farklı amaçlara hizmet eden blockchainlerin bağımsızlığını koruyor, diğer yandan ise hepsini güvenli bir şekilde birbirine bağlıyor. Böylece, bazılarına göre Polkadot, bir “üst düzey protokol” görevi görüyor. Protokolün yaklaşımı, blockchain ekosistemindeki ölçeklenebilirlik ve birlikte çalışamama sorunlarını çözmek.Polkadot’un ortaya çıkışı, 2016 yılına kadar uzanıyor. 2016’da, Ethereum’un (ETH) da kurucu ortaklarından olan Dr. Gavin Wood, Ethereum ağındaki deneyimlerinden yola çıkarak ölçeklenebilir, esnek ve “parçalanabilir” bir blockchain altyapısı yaratma fikrini ortaya attı. Bu vizyonu doğrultusunda 2026’nın Ekim ayında Polkadot’un teknik belgesi, yani whitepaper’ı yayınlandı.Whitepaper’da, birbirinden bağımsız blockchainlerin ortak bir güvenlik havuzunda çalışmasını sağlayacak “heterojen bir multi-chain” konsepti ayrıntılarıyla açıklandı. Bu “heterojen multi-chain”, farklı türde blockchainlerin bir arada çalıştığı çoklu bir zincir anlamına geliyor. Gavin Wood liderliğindeki ekip, Polkadot protokolünü geliştirmeye başlarken temel gerekçe olarak blockchain ağlarının birbirinden kopuk olmasını ve bunların bir araya gelme ihtiyacına işaret etti. O sıralar kripto para dünyasında her proje kendi zincirini oluşturuyordu. Ancak bu zincirler arasında iletişim kurmak, neredeyse imkânsız hale geliyordu. Polkadot’un çıkış amacı da tam olarak bu sorunu çözmek. Yani, farklı blockchainleri tek bir ekosisteme bağlayarak web3 olarak adlandırılan yeni nesil internetin yapısını oluşturmaktı.Bu web3 tutkusuyla proje, Web3 Foundation’ı (Web3 Vakfı) tarafından gelen destek ile hayata geçirildi. Gavin Wood ve Parity Technologies’teki mesai arkadaşı Peter Czaban, 2017 yılında İsviçre merkezli kâr amacı gütmeyen Web3 Vakfı’nı kurarak Polkadot’u vakfın ilk ve en önemli projesi ilan ettiler. Web3 Vakfı, Polkadot’un araştırma ve geliştirme faaliyetlerini finanse etmek ve projeye stratejik destek sağlamak amacıyla kuruldu. Polkadot gelişmeleri ise Wood’un 2015’te kurduğu Parity Technologies şirketi tarafından yürütüldü. Kısaca Polkadot’un ortaya çıkışı ve tanımını özetlemek gerekirse… Özellikle Polkadot blockchain nedir? sorusunun yanıtı tanımı oldukça iyi bir şekilde veriyor. Polkadot 2016 yılında Dr. Gavin Wood’un öncülüğünde tasarlanmış, 2017’de gerekli finansmanı toplamak için ilk adımları atılmış ve farklı blockchainleri birleştirme misyonuyla ortaya çıkmış bir blockchain platformudur. Peki, DOT token nedir? Polkadot coin özellikleri açısından ekosisteme yardımcı bir token. Zira Polkadot blockchaininin yerel kripto para birimi olarak görevde. Ancak lansmanı 2020’ye uzanıyor.Polkadot’un Tarihçesi: Önemli Dönüm NoktalarıWeb3 alanının önde gelen projelerinden olan Polkadot, kripto para alanında da eski sayılır. Zira 9 yıllık bir geçmişe sahip. Dolayısıyla önemli dönüm noktalarını da özetlemek gerekiyor. Aşağıda, Polkadot tarihi açısından en dikkat çeken gelişmeleri kronolojik sırayla görebilirsiniz:2017: Polkadot, Web3 Vakfı aracılığıyla gerçekleştirilen ilk halka açık token satışı (ICO) ile DOT token’ını piyasaya sürdü. Böylece, projenin geliştirilmesi için fon toplandı. Ekim 2017’de gerçekleşen bu ICO sırasında yaklaşık 144 milyon dolarlık bir Ethereum (ETH) toplandı. Ardından, Polkadot’un yerel tokenı DOT, ilk kez yatırımcılara sunuldu. Bu noktada, şöyle bir parantez açmakta fayda var: ICO sonrasında Parity cüzdanlarında teknik bir sorun yaşandı. Bu nedenle, fonların bir kısmı kilitlendi. Yine de Polkadot ekibi, 2019’da ek özel satışlarla finansman sürecini tamamlamayı başardı.2020: Polkadot ağı, uzun süren test ve geliştirme sürecinin ardından 26 Mayıs 2020’de ana ağı (mainnet) resmi olarak başlattı. Başlangıçta, ağın kontrolü kademeli bir geçiş stratejisiyle Web3 Vakfı tarafından sağlandı. Ancak Haziran 2020’ye gelindiğinde Polkadot ağı, “Nominated Proof of Staking (NPoS)” konsensüs mekanizmasına geçerek tamamen merkeziyetsiz bir doğrulama modeline kavuştu. Aynı yıl, Ağustos 2020’de DOT token transferleri etkilendirilerek Polkadot ağı tam anlamıyla aktif hale geçti.2021: Polkadot’un ölçeklenebilirlik vizyonunun temel parçası olan parachain slot müzayedeleri bu yıl hayata geçti. 11 Kasım 2021’de ilk parachain slot ihalesi başladı ve Acala projesi, ilk kazanan parachain olarak Polkadot ağına katıldı. Aralık 2021 itibarıyla Polkadot Relay Chain üzerine ilk parachain’ler canlı olarak eklendi ve ağın çoklu zincir mimarisi fiilen kullanılmaya başlandı. Bu gelişme, Polkadot’un teknik yol haritasında önemli bir aşamayı teslim ediyordu. Çünkü, artık birden fazla blockchain, Polkadot altında paralel biçimde çalışabilir hale geldi. Sonuçlanan en son Parachain müzayedesi. Kaynak: Parachains.info 2023: Polkadot ekosisteminde zincirler arası iletişimi daha da geliştirmek üzere tasarlanan XCM protokolü önemli güncellemeler aldı. XCM, yani Cross-Consensus Messaging protokolü, farklı parachain’ler arasında her türlü veri ve varlığın standart bir şekilde transferine olanak tanıyan bir iletişim formatıdır. Polkadot ağı Mayıs 2022’de ilk XCM sürümünü yayına almış olsa da, 2023 yılında XCM v3 güncellemesi ile dış ağlara köprü kurma, zincirler arası kilitleme ve NFT desteği gibi birçok yeni özellik eklendi. Aynı yıl Temmuz ayında Polkadot, başlangıçta whitepaper’da belirtilen tüm temel özelliklerin tamamlandığını duyurarak “Polkadot 1.0” aşamasına ulaştığını ilan etti. Böylece Polkadot’un çıkışta hedeflediği çoklu zincirli Web3 altyapısı büyük ölçüde gerçeğe dönüşmüş oldu.Polkadot Neden Değerli?Polkadot ne işe yarar? Gelin, Polkadot’un neden bu kadar değerli olduğunu ve kripto dünyasında hangi sorunları çözdüğünü daha yakından inceleyelim. Polkadot, blockchainlerin birbirine bağlanmasını sağlayan yenilikçi bir platform. Bugüne kadar çoğu blockchain, yalnızca kendi ağı içinde işlem yapabiliyordu, ancak Polkadot bu sınırlamayı ortadan kaldırarak farklı ağların birbirleriyle etkileşime geçmesini sağlıyor. Bu özellik, Polkadot’u Web3 dünyasının temel altyapılarından biri yapıyor. Peki, DOT coin’i ve ekosistemi tam olarak değerli kılan şey ne? İşte önemli noktalar…Zincirler arası birlikte çalışabilirlikPolkadot’un en değerli yönü, farklı blockchainlerin birbirleriyle iletişim kurabilmesini sağlaması. Ağ, farklı blockchainler arasında mesajlaşma ve işlem yapma imkânı tanır; böylece birbirinden bağımsız zincirler arası veri ve varlık transferini kolaylaştırır. Bu birlikte çalışabilirlik sayesinde, Polkadot üzerine kurulu merkeziyetsiz uygulamalar, tek bir blockchain ile sınırlı kalmak yerine birden çok ağın özelliğinden faydalanabilir. Örneğin bir Polkadot parachain’i, XCM protokolü sayesinde başka bir parachain’e anlık olarak veri gönderebilir veya alabilir.Bu XCM protokolü, Polkadot ekosisteminde tüm parachain’lerin ortak bir dil ile konuşmasını mümkün kılan, standartlaştırılmış bir mesajlaşma yapısıdır ve ağ genelinde yüksek hızda çapraz zincir etkileşimi sağlar. Uzun lafın kısası Polkadot, çok sayıda farklı platformun bir arada çalıştığı, bütün bir ekosistem oluşturmaya çalışıyor. Böylece, blockchain dünyasının “parça parça” yapısını ortadan kaldırıyor.Parachain yapısıyla ölçeklenebilirlik ve özelleştirmePolkadot ağı, parachain adı verilen paralel “yan zincirlerden” oluşuyor. Dolayısıyla son derece ölçeklenebilir durumda. Her bir parachain, belirli bir uygulama veya kullanım alanına özel olacak şekilde tasarlanabilir. Örneğin biri DeFi uygulamaları için, bir diğer dijital kimlik için özelleşebilir. Bu sayede özelleştirme ve esneklik açısından en üst düzeye çıkması sağlanıyor. Özellikle geliştiricilerin Substrate adlı modüler bir geliştirme çerçevesini kullanması, özelleştirme açısından kritik bir önem taşıyor. Zira bu şekilde geliştiriciler, Substrate ile ihtiyaçlarına uygun yeni blockchainler oluşturup bunları Polkadot ağına entegre edebiliyor.Parachain mimarisi sayesinde işlemler paralel biçimde farklı zincirlerde yürütülüyor. Dolayısıyla tek bir zincirin kapasitesiyle sınırlı kalınmıyor: Ağ genelinde, çok daha fazla işlem hacmi destekleniyor. Polkadot’un bu benzersiz çoklu zincir mimarisi, işlemleri farklı zincirler arasında paylaştırarak tıkanıklığı azaltıyor ve yüksek ölçeklenebilirlik sağlıyor. Üstelik parachain’ler, Polkadot’un sağladığı ortak güvenlik modelinden de yarar sağlıyor. Bunun sebebi ise çok basit: Polkadot Relay Chain’i üzerindeki paylaşılan güvenlik. Bu sayede her parachain, kendi doğrulayıcı ağını kurmak zorunda kalmadan üst düzey güvenlik elde ediyor. Kısaca, Polkadot’un parachain tabanlı yapısı hem daha hızlı ve verimli bir ağ performansı sunuyor, hem de her bir zincirin farklı ihtiyaçlara göre özelleşmesine olanak tanıyor. Relay Chain ve parachain mimarisi. Kaynak: Polkadot Web3 vizyonunun temel altyapısı: PolkadotPolkadot projesi, merkeziyetsiz internet (Web3) vizyonunun hayata geçirilmesinde kritik bir rol oynuyor. Bunun sebebi, Web3 alanının çığır açan ilk projelerinden olması. Gavin Wood’un ortaya attığı Web3 kavramı, kontrolün tekellere değil kullanıcılara ait olduğu, birbirine bağlı merkezsiz ağlardan oluşan bir internet geleceğini tarif ediyor. Polkadot ise tam da bu vizyonun altyapısını sağlayan bir Web3 altyapısı protokolü olarak tasarlandı.Polkadotağı üzerinde herhangi bir merkezi otorite olmadan, farklı platformların ve uygulamaların iletişim kurabildiği bir ekosistem yaratılıyor. Bu da geliştiricilere, merkeziyetsiz uygulamalar yani dApp’ler geliştirirken birden fazla blockchainin gücünden aynı anda yararlanma olanağı tanıyor. Örneğin, Polkadot ekosisteminde bir finans uygulaması bir zincirde, bir kimlik doğrulama uygulaması başka bir zincirde çalışıp, Polkadot üzerinden güvenle etkileşime girebilir. Bu tür kombinasyonlar sayesinde Web3 vizyonu kapsamında yeni inovasyonlar dağuyor. Polkadot’un kendini yenileyebilen (fork gerektirmeden yükseltilebilir) yapısı ve dahili yönetişim sistemi de Web3 hedeflerine uygun şekilde, ağın zaman içinde gelişmesine olanak tanıyor.Güvenlik, yönetişim, DOT coin ve staking mekanizmasıPolkadot ağı, güvenliği ve ağ katılımını teşvik etmek için gelişmiş bir yönetişim ve staking modeli kullanıyor. Nominated Proof of Stake isimli konsensüs mekanizması sayesinde DOT token sahipleri, tokenlarını stake ederek ağdaki doğrulayıcıları aday (nominator) olarak gösterebilir. Hatta token sahipleri bizzat kendileri doğrulayıcı olabilir. Bu Polkadot staking süreci, ağın güvenliğini sağlıyor ve karşılığında, stake eden yatırımcılara DOT ödülleri dağıtılıyor.DOT coin özellikleri incelendiğinde, bu tokenın ağın güvenliğini sağlamak üzere kilitlenebilmesi (staking) ve zincir içi yönetişimde oy hakkı vermesi en önemli işlevler olarak öne çıkıyor. Polkadot’un zincir üstü (on-chain) yönetişim sistemi, DOT sahiplerine ağın geleceğiyle ilgili karar alma süreçlerinde doğrudan söz hakkı tanıyor. Ağ yükseltmeleri, yeni parachain’lerin eklenmesi veya protokol değişiklikleri gibi konular, DOT coin sahiplerinin oylarıyla karara bağlanıyor. Bu da Polkadot ekosistemine güçlü bir demokratik yönetim boyutu kazandırıyor, birçok yatırımcı da bu demokratik sürecin bir parçası oluyor.Bu sırada, DOT satın alıp yönetişimde söz sahibi olmak isteyenler için biraz da fiyat bilgisi verelim. DOT coin, 2025 Mayıs itibarıyla 4.6 dolar seviyelerinden işlem görüyor. Ancak kripto para, 4 yıldan biraz daha uzun bir süre önce, 55 dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesini görmüştü. Lansmanından bu yana DOT fiyatı Sonuç olarak DOT coin kullanım alanları, ağ güvenliği için staking yapmaktan yönetişim oylamalarına ve işlem ücretlerinin ödenmesine kadar geniş bir kapsamı içeriyor. Polkadot ağındaki mekanizmalar, ağın dış saldırılara karşı güvenli kalmasını sağlayıp topluluk tarafından yönetimi mümkün kılıyor. Böylece genel olarak bakıldığında, Polkadot’un değerini artırıyor.Geniş ekosistem ve güçlü geliştirici topluluğuPolkadot, lansmanından bu yana hızla büyüyen bir ekosistem ve aktif bir topluluk oluşturdu. Zira ağ üzerinde farklı sektörlere yönelik faaliyet gösteren onlarca parachain projesi bulunuyor. Merkeziyetsiz finans (DeFi), oyun, akıllı sözleşme platformları, dijital kimlik, Nesnelerin İnterneti ve daha pek çok alanda uzman blockchain projeleri; Polkadot ekosisteminde mevcut. Bu zengin Polkadot ekosistemi, projeler arası sinerji yaratarak kullanıcılar ve geliştiriciler için kapsamlı bir altyapı sunuyor.Üstelik Polkadot, dünya çapında aktif bir geliştirme topluluğuna ev sahipliği yapıyor. Yapılan analizlere göre Polkadot, en fazla geliştiriciye sahip ilk beş kripto para projesinden biri konumunda yer alıyor. Electric Capital’in bir raporu, Polkadot ağında 800’den fazla tam zamanlı geliştirici çalıştığını ve geliştirici sayısı bakımından Polkadot’un sektörün en büyük ekosistemleri arasında yer aldığını ortaya koydu.Geliştiriciler açısından bu denli güçlü bir ilgi görmesi ile Polkadot ağı oldukça canlı kalıyor. Öte yandan Polkadot topluluğu, forumlar, yönetişim oylamaları ve hibe programları aracılığıyla projeye aktif katkı sağlıyor. Web3 Vakfı ve Parity gibi kurumlar da düzenli olarak geliştirici eğitimleri, yarışmalar (ör. Polkadot Hackathon’ları) ve fon destekleri sunarak ekosistemi destekliyor. Tüm bu unsurları bir araya toplarsak, Polkadot’un uzun vadeli başarısına katkıda bulunan sağlam topluluğun temeli oluşuyor.Polkadot’un Kurucusu Kimdir?Son olarak, Polkadot kurucusu kim? sorusunu yanıtlamak gerekiyor. Polkadot’un kurucusu olan Dr. Gavin Wood, blockchain dünyasında tanınmış bir isim ve yenilikçi bir bilgisayar bilimcisi. Gavin Wood kimdir? Kısaca tanıtmak gerekirse, kendisi Ethereum’un kurucu ortaklarından biri ve Ethereum’un ilk baş teknoloji sorumlusu (CTO) olarak görev yaptı. Gavin Wood, Ethereum projesinin en önemli teknik katkılarından birini sağlayarak Ethereum’un akıllı sözleşme programlama dili olan Solidity’yi geliştirdi. Ayrıca Ethereum ağının teknik altyapısını tanımlayan Yellow Paper (Ethereum Virtual Machine tanımı) belgesinin de yazarı. 2016 yılında Ethereum’daki görevinden ayrılan Wood, aklında şekillenen merkeziyetsiz internet vizyonunu hayata geçirmek üzere kendi yolunu çizdi. Ethereum’dan ayrıldıktan hemen sonra, blockchain altyapı yazılımları geliştiren EthCore (daha sonra Parity Technologies adını aldı) firmasını kurdu. Parity Technologies, Ethereum istemcileriyle başladığı çalışmalarını daha sonra Substrate ve Polkadot teknolojilerine odaklayarak sürdürdü. Gavin Wood. Kaynak: CoinDesk Gavin Wood’un Polkadot serüveni, 2016 sonunda yayımladığı Polkadot whitepaper çıkışıyla resmen başladı. Wood, Ethereum’da edindiği deneyimle, blockchainlerin birbirine bağlandığı merkeziyetsiz bir ağ fikrini Polkadot projesiyle somutlaştırdı. 2017 yılında Wood, birlikte çalıştığı Peter Czaban ile birlikte Web3 Vakfı’nı kurarak Polkadot’un gelişimini hızlandırdı. Web3 Vakfı, Polkadot’un araştırma, geliştirme ve topluluk yönetimi faaliyetlerini finanse eden ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluş. Özellikle, Gavin Wood’un Polkadot vizyonunun kurumsal destek noktası haline geldi.Wood aynı zamanda Polkadot’un deneme ağı olan Kusama’nın hayata geçirilmesinde de rol oynadı. Buna ek olarak, Polkadot’ta uygulanacak yenilikleri önce Kusama’da test ederek ana ağa güvenli bir şekilde aktarılmasını sağladı. 2022 yılında Gavin Wood, Parity Technologies CEO’luk görevinden ayrılarak Polkadot ekosisteminde daha büyük bir rol almaya yöneldi. Teknik liderliğini sürdürdüğü Polkadot projesinde, protokolün önemli yükseltmeleri (örneğin yeni açık yönetişim modeli OpenGov) Wood’un önderliğinde uygulandı.Sıkça Sorulan Sorular (SSS)Aşağıda, Polkadot (DOT) hakkında sıkça sorulan bazı sorular ve cevaplarını bulabilirsiniz:Polkadot ne zaman ve neden ortaya çıktı?: Polkadot, 2016 yılında Dr. Gavin Wood tarafından, blockchainlerin birbirleriyle iletişim kuramaması sorununu çözmek amacıyla ortaya çıktı. Web3 Foundation tarafından desteklenen Polkadot, 2017’de ICO aracılığıyla fon topladı ve 2020 yılında ana ağına geçti.Polkadot’un kurucusu kimdir?: Polkadot’un kurucusu Dr. Gavin Wood’dur. Gavin Wood, aynı zamanda Ethereum’un kurucu ortağı ve Solidity programlama dilinin yaratıcısıdır.Polkadot nasıl çalışır, diğer zincirlerle nasıl bağ kurar?: Polkadot, Relay Chain adı verilen ana zincirle bağlantılı parachain adı verilen bağımsız alt zincirlerden oluşur. Bu yapısı sayesinde, farklı blockchainler arasında veri ve varlık paylaşımı yapılabilir. XCM protokolü ile zincirler arası iletişim sağlanır.DOT token ne işe yarar?: DOT token, Polkadot ağını güvence altına almak, ağda stake yaparak ödül kazanmak, ve ağ yönetimi (oylama) süreçlerinde aktif rol almak gibi işlevlere sahiptir. Ayrıca parachain’lerin ağa katılması için teminat olarak kullanılır.Polkadot neden önemlidir?: Polkadot, çoklu zincir mimarisi sayesinde farklı blokzincirlerin birbirleriyle uyumlu çalışmasını sağlar. Bu özellik, Web3 için kritik bir altyapı oluşturur ve Polkadot’u kripto dünyasında önemli bir platform yapar. Ayrıca, Polkadot'un özelleştirilmiş parachain yapısı, çok çeşitli uygulamaların daha verimli bir şekilde çalışmasına olanak tanır. Polkadot’un vizyonu ve Web3 dünyasındaki yeri hakkında daha fazla bilgi için JR Kripto Rehber serimizi takip edin.

Grayscale’in Birçok Altcoin’i İçeren ETF Başvurusuna SEC Onayı Geldi!
ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), Grayscale’in Bitcoin (BTC), Ethereum (ETH), Solana (SOL), XRP ve Cardano (ADA) gibi önde gelen kripto varlıkları içeren dijital fonu GDLC’nin spot borsa yatırım fonuna (ETF) dönüşümüne onay verdi. Kripto endeks fonundan dev ETF’yeGrayscale Digital Large Cap Fund (GDLC), CoinDesk 5 Endeksi’ni temel alarak Bitcoin ağırlıklı olmak üzere en büyük piyasa değerine sahip beş kripto para birimine yatırım yapıyor. Fonun varlık dağılımında %80 oranında Bitcoin, %11,4 Ethereum, %4,8 XRP, %2,8 Solana ve %0,8 Cardano yer alıyor. SEC onayıyla birlikte bu fon, artık New York Menkul Kıymetler Borsası’nın Arca platformunda spot ETF olarak işlem görecek. Bu, yatırımcılara kripto paralara geleneksel borsa altyapısı üzerinden erişim fırsatı sunarken, fonun günlük alım-satım mekanizması sayesinde likidite de artacak. Toplamda yaklaşık 755 milyon dolarlık varlığı yöneten GDLC, bu dönüşümle birlikte “dünyanın en büyük çoklu kripto para ETF’si” olma unvanını kazandı. Söz konusu hamle, geleneksel finans dünyasında kripto para yatırımlarının daha fazla meşruiyet kazanmasına zemin hazırlıyor.XRP için kritik bir gelişmeGDLC’nin spot ETF’ye dönüşümünde XRP’nin yer alması ise başlı başına dikkat çekici. SEC ile Ripple arasında yıllardır süren hukuki mücadelede mahkemenin XRP’nin bireysel yatırımcı satışlarında menkul kıymet olmadığını belirtmesiyle birlikte XRP için önemli bir dönüm noktası yaşanmıştı. Şimdi bu varlık, ABD'de düzenlenmiş bir yatırım aracı içinde yer alarak yatırımcılara doğrudan erişim sunuyor. Söz konusu gelişme, ileride XRP’ye özel ETF’lerin yolunu açabilecek bir emsal niteliği de taşıyor.Bitwise ve diğer fonlar sıradaGrayscale’in ETF dönüşümünün ardından gözler şimdi Bitwise’a çevrilmiş durumda. Bitwise 10 Crypto Index Fund (BITW), SEC’ye sunduğu ETF dönüşüm başvurusunun sonucunu bekliyor. Fon, Bitcoin, Ethereum, Solana, XRP ve Cardano’ya ek olarak Sui (SUI), Chainlink (LINK), Avalanche (AVAX), Litecoin (LTC) ve Polkadot (DOT) gibi varlıkları da içeriyor. Eğer onay alırsa, Bitwise fonu da yatırımcılara daha geniş bir dijital varlık sepetine erişim sağlayacak.ETF onayının ardından ilk etapta XRP fiyatı %6’dan fazla artarak 2,30 dolara ulaştı. Ancak diğer büyük kripto paralarda hafif geri çekilmeler gözlemlendi. Bitcoin 106.280 dolardan, Ethereum ise 2.435 dolardan işlem görüyor. Bu olumlu gelişmeye rağmen, piyasadaki genel belirsizlik hâlâ sürüyor. Özellikle Başkan Trump’ın 9 Temmuz’da duyurması beklenen yeni gümrük tarifesi planları ve olası ticaret savaşları, yatırımcı duyarlılığını etkileyen önemli bir gündem maddesi.SEC’in tutumunda değişimSEC, 2024 yılında spot Bitcoin ve Ethereum ETF’lerine onay vererek kripto yatırım ürünlerine kapı aralamıştı. Bu kararlar sonrası sektöre milyarlarca dolarlık yeni sermaye girişi gerçekleşti. Şimdi Grayscale’in çoklu varlık ETF’ine gelen onay, kurumun kripto varlıklara yönelik yaklaşımında daha yapıcı bir tutum benimsediğini gösteriyor. SEC’in geçici başkanı Mark Uyeda döneminde kripto dostu politikaların artması, bu süreci hızlandırmış olabilir.

AVAX Yorum ve Fiyat Analizi 1 Temmuz 2025
AVAX Teknik AnaliziSolana grafiğinde olduğu gib AVAX grafiğinde de 2024 yılının başlarında itibaren bir yapı oluşumu gözüküyor. Aşağı yönlü bu kanal yapısı daralarak devam ederken, fiyat bu kanalın orta bandında seyrediyor. Düşen Kanal Yapısı Aynı zamanda AVAX, yatay destek anlamında da oldukça kritik bölgede fiyatlanıyor. 17,22$ - 18,75$ destek aralığı günlük grafiğin şu anda en önemli alanı. Ancak bu bölge çok kez test edilmiş durumda ve yeniden bu bölgeden destek bulmuş durumdayız. Her test bu seviyenin zayıfladığını gösterir. Bu nedenle 17,22$ - 18,75$ destek aralığının kaybı bizi trend desteğine götürebilir. Bu da ortalama olarak 13$ - 15$ aralığını gösteriyor.Fiyatın yukarı yönlü hareketi durumunda ise öncelikle 23,8$ direnciyle karşılaşacağız. Bu bölgenin aşılması 33$ civarını yani hem yatay hem de trend direncini hedef haline getirecektir.Yatırım tavsiyesi sunmayan bu analizler, piyasa koşullarına göre kısa ve orta vadede işlem fırsatları oluşturabileceği düşünülen destek ve direnç seviyelerine odaklanmaktadır. Ancak, işlem yapma ve risk yönetimi sorumluluğu tamamen kullanıcıya aittir. Ayrıca, paylaşılan işlemlerle ilgili olarak stop loss kullanılması kesinlikle tavsiye edilmektedir.

Elrond (EGLD) Nedir?
Blockchain (blokzincir) dünyasında ölçeklenebilirlik, artık en öncelikli konulardan biri hâline geldi. Geliştirici ekipler, ağları hızlandırmanın, ağ sıkışıklığını ortadan kaldırmanın ve saniyede işlenebilecek işlem sayısını artırmanın yollarını arıyor. Ancak bu, Bitcoin ve Ethereum gibi büyük ağların hâlâ mücadele ettiği temel sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Bu soruna çözüm sunmayı hedefleyen projelerden biri de Elrond. 2023’te isim değişikliğine gidip artık MultiversX adıyla karşımızda olan bu proje, kripto para alanına damgasını vurdu. MultiversX dönüşümü dışında bakarsak Elrond, yüksek verimli bir blockchain olmanın yanı sıra, metaverse ve Web3 odaklı bir vizyonla yeniden şekil aldı. Kurucuların Romanya kökenli olması ile Web3 Romanya projeleri arasına girdi. Akıllı kontratlar desteğiyle kripto varlıkların oluşturulmasını sağlayan ve saniyeler içinde işlem yapılmasına olanak tanıyan bu sistem, şimdi çok daha geniş bir dijital ekonomi inşa etmeyi hedefliyor. Eğer Elrond (şimdiki adıyla MultiversX/EGLD) hakkında merak ettikleriniz varsa; Elrond nedir, EGLD coin nedir diye düşünüyorsanız, gelin bu projenin detaylarına hep birlikte bakalım…Elrond’un Tanımı ve Ortaya ÇıkışıElrond, günümüzde MultiversX adıyla bilinen, yüksek ölçeklenebilirlik, düşük gecikme süresi ve güçlü güvenlik özellikleri sunan bir Layer 1 blockchain platformu. Bu platform, dağıtılmış uygulamalar (dApp'ler), kurumsal çözümler ve yeni nesil internet ekonomisi için özel olarak tasarlandı. DeFi, metaverse ve Web3 uygulamaları gibi alanlara hitap ederken, geliştiricilere ölçeklenebilir bir altyapı ve NFT desteği sağlıyor. Elrond, 2017 yılının sonlarında Romanya merkezli bir ekip tarafından kuruldu. Kurucular arasında Beniamin Mincu, Lucian Mincu ve Lucian Todea yer alıyor. Mincu kardeşler, Elrond'dan önce MetaChain Capital adlı kripto varlık yatırım fonunu ve ICO Market Data adlı bir ICO bilgi platformunu kurmuşlardı. Ayrıca, Beniamin Mincu'nun daha önce NEM projesinde pazarlama ve topluluk geliştirme alanlarında görev aldığı bilinmekte.Elrond'un geliştirilmesindeki temel motivasyon, blockchain teknolojisinin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olan blockchain “imkânsız üçlüyü (trilemma)” çözmek. Bu trilemma, aynı anda güvenlik, merkeziyetsizlik ve ölçeklenebilirlik sağlama zorluğunu ifade ediyor. Elrond, bu üç unsuru bir arada sunmayı hedefleyen yenilikçi çözümlerle öne çıkmaya çalışıyor. Peki, bu noktada Elrond nasıl çalışır? Elrond, blockchain sorunlarını çözmek için iki ana teknolojiye odaklandı. Söz konusu çözümler şu şekilde:Adaptive State Sharding: Bu teknoloji, ağı dinamik olarak parçalara (shard) ayırarak her bir parçanın işlemleri paralel olarak işlemesini sağlar. Bu sayede ağ, yüksek işlem hacimlerini düşük gecikme süresiyle ve düşük maliyetle gerçekleştirebilir.Secure Proof of Stake (SPoS): Elrond'un konsensüs mekanizması olan SPoS, doğrulayıcı node’ların seçiminde stake edilen token miktarını ve rastgeleliği birleştiriyor. Bu yapı, enerji verimliliği sağlarken, ağın güvenliğini ve adaletliliğini artırıyor.Bu teknolojiler sayesinde Elrond, saniyede 15.000'e kadar işlem gerçekleştirebilme kapasitesine ulaştı ve en hızlı ağlar arasına adını yazdırdı.Bu sırada, Elrond, EGLD tokenı ile de tanınıyor. EGLD token özellikleri için konuşacak olursak; bu token, ağın yerel tokenı ve birçok kullanımı var. Ağ üzerindeki işlemlerin ücretlerini ödemede, staking yoluyla pasif gelir elde etmede ve ağın güvenliğini sağlamak için doğrulayıcı olarak görev almada kullanılıyor. Aynı zamanda yönetişim süreçlerinde oy hakkı sunuyor. Elrond’un Tarihçesi: Önemli Dönüm NoktalarıPeki, Elrond’un hikayesi tam olarak nerede başladı? Önemli dönüm noktaları nelerdi? Elrond, teknik bir proje olarak başlayıp web3 alanında büyük isimlerden biri oldu. 2017’de temelleri atılan proje, erken dönem yatırım başarılarından ana ağ lansmanına, token dönüşümünden MultiversX adı altında yepyeni bir kimliğe bürünmesine kadar birçok önemli gelişmeye sahne oldu. Bu bölümde, Elrond’un yolculuğunda öne çıkan duraklara birlikte göz atıyoruz.2019: Binance Launchpad’de Başarılı Bir IEO SüreciElrond, Haziran 2019’da Binance Launchpad üzerinden düzenlediği İlk Borsa Arzı (IEO) ile 3,25 milyon dolar topladı. Bu süreçte toplam token arzının %25’i dağıtıldı. Daha öncesinde özel yatırım turlarında yaklaşık 1,9 milyon dolarlık fon elde eden proje, böylece toplamda 5,15 milyon dolar sermaye ile yola çıktı. Peki, Binance Launchpad’i neden Elrond için bu kadar önemli idi? Binance Launchpad, yeni kripto projelerinin Binance üzerinden ilk kez token satışı yaptığı bir platform. Bu sistem sayesinde projeler erken yatırım alırken, kullanıcılar da düşük fiyattan token alma şansı yakalıyor. Güvenli bir ortamda gerçekleşen bu satışlar, projeye görünürlük ve likidite kazandırıyor. Ayrıca yatırımcıya ise potansiyel yüksek getiri fırsatı sunuyor. Dolayısıyla Elrond ya da MultiversX, hayatına Binance’ten aldığı güven oyuyla başladı. EGLD’nin token ekonomisine göre tokenların ilk dağılımı şu şekilde oldu: Kaynak: TokenInsights 2020: Ana Ağ Lansmanı ve ERD’den EGLD’ye GeçişElrond’un ana ağı Temmuz 2020’de resmen yayına alındı. Bu lansmanla birlikte projenin yerel token’ı olan ERD, yeni bir token ekonomisi çerçevesinde 2020’nin Eylül ayında EGLD (eGold) olarak yeniden isimlendirildi. Kullanıcıların eski token’ları yenileriyle değiştirmesi için özel bir dönüştürme süreci başlatıldı.2021-2023: Maiar Cüzdanı, DeFi, NFT ve Launchpad GenişlemesiOcak 2021’de, Elrond’un resmi cüzdanı olan Maiar uygulaması piyasaya sürüldü. Peki Maiar cüzdan nedir, ne işe yarar? EGLD token’larını saklamak, göndermek, almak ve çeşitli işlemler yapmak için tasarlanan bu uygulama, kullanıcı dostu arayüzü sayesinde geniş bir kitleye hitap etti. Maiar, non-custodial yani varlıklarınızın tamamen sizin kontrolünüzde olduğu bir yapıya sahip. Güvenlik sistemi ise oldukça esnek: ilk başta hafif başlıyor, cüzdanınız büyüdükçe gelişmiş önlemler devreye giriyor. Yani kullanım alışkanlıklarınıza göre sizi yönlendiriyor. “Herotag” denen kullanıcı adları sayesinde birine ödeme yapmak için numarasını bilmenize gerek kalmıyor, sadece kullanıcı adını yazmanız yeterli oluyor. Uygulama aynı zamanda staking yapılmasını, birden fazla coin desteklenmesini, kripto haberlerine göz atılmasını ve kripto gönderilmesini sağlıyor. Maiar Wallet görüntüsü. Kaynak: MultiversX Aynı şekilde Elrond, yeni projelere erken yatırım fırsatı sunan Maiar Launchpad’i ve merkeziyetsiz borsa (DEX) olarak Maiar DEX’i piyasaya sürdü.Ancak bu projeler 2022’nin sonlarında MultiversX isim değişikliğinden nasibini aldı. Şu anda Maiar cüzdanı MultiversX Wallet, Maiar Launchpad’i xLaunchpad ve Maiar DEX ise xExchange’e dönüştü.Aynı dönemde Elrond ekosistemi hızla büyüdü; 100’den fazla projeye ev sahipliği yaparak, stablecoinler, cüzdanlar, doğrulayıcılar ve ödeme sistemleriyle entegre hâle geldi. DeFi projeleri (Orion, Reef) ve NFT desteği de bu büyümeye katkı sağladı.MultiversX’e DönüşümYukarıda da bahsettiğimiz üzere 2022’de Elrond, önemli bir marka dönüşüm sürecine girerek MultiversX adını aldı. Projenin kendi açıklamalarına göre Elrond, artan metaverse ilgisi ve bu alandaki gelişmelere paralel olarak MultiversX ismini alarak bu sürece girdi. Kendi açıklamalarına göre bu isim değişikliği, projenin metaverse alanına genişleyen vizyonunu ve internetin geleceğine duyduğu bağlılığı yansıtmak amacıyla yapıldı. Yeniden markalaşma kapsamında yalnızca isim değil, logo ve platform tasarımı da güncellendi.Elrond Neden Değerlidir?Elrond’un neden bu kadar dikkat çektiğini anlamak için sadece teknolojisine değil, sunduğu kullanıcı deneyimine de bakmak gerekiyor. Çünkü Elrond (ya da artık bildiğimiz adıyla MultiversX); hızlı bir blockchain olmanın yanı sıra aynı zamanda kullanıcı dostu, ölçeklenebilir ve geliştirici odaklı bir ekosistem. Yani bir yandan saniyede on binlerce işlemi düşük maliyetle gerçekleştirirken, diğer yandan bu teknolojiyi sade ve erişilebilir bir arayüzle sunmayı başarıyor. Şimdi gelin, Elrond'u öne çıkaran başlıca teknik özelliklere ve neden değerli bir altyapı sunduğuna birlikte bakalım.Adaptive State Sharding: On-chain Bölünme ile Maksimum VerimlilikMultiversX, ölçeklenebilirliği optimize etmek için Adaptive State Sharding adı verilen gelişmiş bir mekanizma kullanıyor. Peki, Adaptive State Sharding nedir? Bu sistem, ağı birçok parçaya (shard) bölerek, her bir parçanın eş zamanlı olarak işlem yapmasını sağlıyor. Böylece işlem yükü dengelenir, ağ tıkanıklığı önlenir ve binlerce işlemin düşük maliyetle gerçekleşmesi mümkün oluyor. Shard yapısı, ağın ihtiyacına göre dinamik olarak birleşip ayrılarak verimliliği artırıyor. Sharding mekanizması. Kaynak: MultiversX Projenin kendi açıklamasına göre MultiversX ağında parçalama; ağ parçalama (network sharding), işlem parçalama (transaction sharding) ve durum parçalamayı (state sharding) birleştirmenin karmaşıklığını ele almak için sıfırdan tasarlandı. Sonuç, yalnızca tam parçalamaya ulaşmakla kalmayıp aynı zamanda aşağıdaki hedeflere de ulaşan uyumlu bir protokol tasarımı elde etmek. Protokolün hedefi, şunlar:Kullanılabilirliği etkilemeden ölçeklenebilirlik: Ağdaki parçaların (shard’ların) sayısı artırıldığında ya da azaltıldığında, sistemin çalışmasında kesintiye yol açmaması gerekir. Bu değişiklikler yapılırken, sadece çok küçük bir node (düğüm) grubunun etkilenmesi ve sistemin genel durumunun sorunsuz şekilde güncellenmesi beklenir.Hızlı gönderim ve anında izlenebilirlik: Bir işlemin hangi parçaya (shard’a) yönlendirileceğinin kolayca ve net bir şekilde (deterministik) hesaplanabilmesi gerekir. Bu hesaplama hem çok az işlem gücü gerektirmeli hem de farklı düğümler arasında fazladan iletişime gerek bırakmamalıdırVerimlilik ve uyarlanabilirlik: Ağdaki tüm parçaların (shard’ların), her zaman olabildiğince dengeli çalışması hedeflenir. Yani işlem yükü eşit şekilde dağılmalı, bir parça aşırı yük altındayken diğerleri boşta kalmamalıdır.Secure Proof of Stake (SPoS): Enerji Verimli Konsensüs MekanizmasıElrond’un konsensüs modeli, Secure Proof of Stake (SPoS) adını taşıyor ve klasik PoS sisteminin daha hızlı ve daha güvenli hâli olarak biliniyor. Bu model, hem doğrulayıcı (validator) düğümlerin nasıl seçildiğini hem de bu düğümlerin blok oluşturma sürecinde nasıl çalıştığını daha verimli hâle getirmek için tasarlanmış. Doğrulayıcı düğümler, stake ettikleri EGLD miktarı ve rastgele seçim kombinasyonu ile belirleniyor. Projenin açıklamasına göre bu rastgelelik öylesine güvenli ki, önceden tahmin edilemiyor ya da dışarıdan manipüle edilemiyor SPOS süreci. Kaynak: MultiversX. Bu seçim süreci çok hızlı gerçekleşiyor. Zira genelde 100 milisaniyeden kısa sürüyor. Çünkü sistemde fazladan mesajlaşmaya gerek yok; rastgelelik bir kere üretildiğinde seçim tamamen otomatik oluyor. Bu sayede toplam blok üretim süresi sadece birkaç saniyeye iniyor. Bu kadar hızlı turların bir güvenlik avantajı da var: Kötü niyetli biri sistemde bir blok üzerinde etkili olmak istese bile, bu kadar kısa sürede manipülasyon yapması neredeyse imkânsız.SPoS, tıpkı diğer Proof of Stake sistemleri gibi, kimlerin doğrulayıcı olacağını belirlerken ne kadar EGLD stake ettiklerine bakıyor. Ama tek kriter bu değil. Her doğrulayıcının bir de puanı (rating) var. Bu puan, geçmişte ne kadar düzgün çalıştığına göre belirleniyor. Yani sistem, sadece çok stake edenleri değil, aynı zamanda düzgün çalışanları da ödüllendiriyor. Blok üretimi sırasında ise özel bir çoklu imza (multisignature) sistemi kullanılıyor. Bu, blok üreticisinin hazırladığı bloğun doğrulayıcı grup tarafından iki iletişim turuyla imzalanmasını sağlıyor.Saniyede 15.000’e Kadar İşlem KapasitesiYukarıda bahsettiğimiz Adaptive State Sharding ve Secure Proof of Stake algoritması sayesinde Elrond ağı, teorik olarak saniyede 15.000 işlem gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip. Ölçülen en yüksek hız ise saniyede 263.000 işlem oldu. Bu özellik, onu en hızlı blokzincir altyapılarından biri hâline getirir. Ortalama işlem maliyeti ise yalnızca 0,001 dolar civarındadır. Bu da Elrond’u hem kullanıcılar hem de geliştiriciler için oldukça cazip bir seçenek yapar. MultiversX'in ana sayfasında, ağın saniyede gerçekleştirdiği maksimum işlem sayısı yer alıyor. Kaynak: MultiversX. Maiar ile Kullanıcı Dostu Cüzdan DeneyimiMultiversX’in resmi mobil cüzdanı Maiar (MultiversX Wallet), kullanıcıların EGLD token’larını kolayca yönetmesine olanak tanıyor. Maiar’ın en dikkat çekici özelliklerinden biri; parola, özel anahtar ya da kurtarma cümlesi olmadan hesap oluşturulabilmesi.Elrond’un Kurucusu Kimdir?Peki, bu hızlı blockchain’in arkasında kimler var? Elrond kurucusu kim? Öncelikli olarak karşımıza, Beniamin Mincu çıkıyor. Beniamin Mincu kimdir diye soracak olursanız, şöyle cevaplayabiliriz: Beniamin Mincu, MultiversX'in (önceki adıyla Elrond) kurucu ortağı ve CEO'sudur. Kendisi bir teknoloji vizyoneri olarak tanımlanıyor. Avrupa'da erken dönem blockchain öncülerinden biriydi. Zira 2014'ten Elrond’u kurana kadar NEM.io çekirdek ekibinde yer aldı. Beniamin Mincu, aynı zamanda kardeşi Lucian Mincu ile birlikte kripto para yatırım fonu MetaChain Capital ve ilk coin arzı (ICO) bilgi toplayıcısı ICO Market Data'nın kurucu ortağı. Beniamin Mincu, Elrond'u 2017 yılında Lucian Todea ve kardeşi Lucian Mincu ile birlikte kurdu. Lucian Todea, yazılım inceleme ve indirme sitesi Soft32'nin Kurucusu/CEO'su ve mobil ödeme uygulaması mobilPay'in ortağı. Mincu, MultiversX'in tanıtımını yaparken. Kaynak: Cryptobriefing Mincu kardeşler ve Lucian Todea ekibi, blockchain ölçeklenebilirliği ile ilgili sorunları ele almak için Elrond ağını geliştirdi. Amaçları, mevcut blockchain platformlarından daha iyi, birlikte çalışabilir ve yüksek düzeyde ölçeklenebilir bir platform oluşturmaktı. Genel olarak MultiversX ekibi, Intel, Microsoft, ITNT ve Soft32 gibi çeşitli teknoloji şirketlerinden mühendisler, tasarımcılar ve araştırmacılardan oluşmakta.Kurucu ekip, MultiversX'i Metaverse, DeFi ve Web3 odaklı uygulamalara hitap eden ve yüksek ölçeklenebilir blokzincir sunmak için tasarladı. Özellikle hız ve güvenlik sunan bir blockchain platformu olarak inşa etti. Vizyonları, daha önce de bahsettiğimiz blockchain zorluklarına bir çözüm sunmak ve "internet ölçeğinde" bir blockchain oluşturmaktı. Bu vizyona ulaşmak için Adaptive State Sharding ve Secure Proof of Stake (SPoS) gibi yenilikçi teknolojilerden faydalandılar. Platformun büyüme stratejisi, kullanıcı dostu Maiar uygulaması gibi araçlar ve DeFi, NFT desteği, çeşitli projeler ve ortaklıklarla ekosistem inşasına odaklanmak oldu. EGLD tokenı, ağ içinde erişim, kullanım, güvenlik ve büyüme için temel bileşenlerden oldu. Ayrıca staking teşvikleri ağın güvenliğini sağlamada önemli bir rol oynadı. Buna ek olarak ekip, eGold'u basitlik ve küresel benimseme için tasarladığını söylüyor. Genel olarak MultiversX'in yeni nesil uygulamalar için dağıtık bir blockchain olarak konumlandırılması hedefleniyor.Sıkça Sorulan Sorular (SSS)Aşağıda, MultiversX (yani Elrond) hakkında sıkça sorulan bazı sorular ve cevaplarını bulabilirsiniz:Elrond ağı nedir, nasıl çalışır?: Elrond, yüksek hız ve düşük maliyetli işlemler için geliştirilen bir Layer 1 blockchain ağıdır. Adaptive State Sharding ve Secure Proof of Stake (SPoS) teknolojileri sayesinde saniyede 15.000’e kadar işlem gerçekleştirebilir.EGLD coin ne işe yarar?: EGLD (eGold), Elrond ağının yerel token’ıdır. İşlem ücretlerini ödemede, staking yapmada, ağ güvenliğine katkıda bulunmada ve yönetişimde oy kullanmada kullanılır.Elrond’un diğer Layer 1 ağlardan farkı nedir?: Elrond, Adaptive State Sharding ile ağını dinamik şekilde parçalara ayırarak yüksek ölçeklenebilirlik sunar. SPoS sayesinde hem hızlı hem de enerji verimli çalışır. Bu kombinasyon, projeyi teknik açıdan öne çıkarır.Elrond staking nasıl yapılır?: EGLD token’ları, cüzdan (örneğin MultiversX Wallet/eski Maiar) üzerinden doğrulayıcı düğümlere stake edilerek kilitlenebilir. Karşılığında kullanıcılar pasif gelir olarak stake ödülleri kazanır.Kurucu ekip kimlerden oluşuyor?: Elrond, Romanya merkezli bir ekip tarafından kuruldu. Kurucuları Beniamin Mincu, Lucian Mincu ve Lucian Todea’dır. Ekip, geçmişte büyük teknoloji firmalarında görev almış deneyimli mühendis ve girişimcilerden oluşur. Elrond ve Web3 altyapılarına dair daha fazla içerik için JR Kripto Rehber serimizi takipte kalın.

Alman Devi Sparkassen'den Bitcoin ve ETH Hizmeti Geliyor
Almanya’nın en büyük finans kuruluşu Sparkassen-Finanzgruppe, yıllar süren temkinli yaklaşımının ardından kripto paralara kapılarını açıyor. Bloomberg’in haberine göre banka, 2026 yazına kadar bireysel müşterilerine Bitcoin ve Ethereum gibi kripto paraları alıp satma imkânı tanıyacak bir hizmet başlatmaya hazırlanıyor.Sparkassen-Finanzgruppe’dan Bitcoin ve ETH hamlesiAlmanya’nın en büyük finans grubu olan Sparkassen-Finanzgruppe, 2026 yazına kadar bireysel müşterilere yönelik kripto para alım-satım hizmeti başlatmayı planlıyor. Bloomberg'in haberine göre bu karar, bankanın yıllar süren temkinli duruşunu terk ederek kripto varlık sektörüne giriş yaptığına işaret ediyor.Sparkassen, yaklaşık 50 milyon müşteriye hizmet veriyor ve bugüne dek kripto para hizmetlerinden uzak durmayı tercih etmişti. 2015 yılında kripto işlemlerine tamamen yasak getiren banka, uzun süre boyunca Bitcoin ve diğer kripto paralara karşı “aşırı spekülatif” olduğu gerekçesiyle mesafeli durdu. Ancak değişen regülasyonlar ve artan kullanıcı talebi, grubun bu stratejisini yeniden gözden geçirmesine neden oldu.Yeni dönemde Sparkassen, kripto hizmetlerini grup bünyesindeki Dekabank aracılığıyla yönetecek. Halihazırda kripto piyasasında aktif olan Dekabank, Sparkassen mobil uygulaması üzerinden kullanıcıların Bitcoin (BTC) ve Ethereum (ETH) gibi kripto paraları kolayca alıp satmasına olanak sağlayacak.MiCA etkisiBu hizmetin, Avrupa Birliği’nin Aralık 2023’te yürürlüğe giren MiCA (Markets in Crypto-Assets) regülasyonları sayesinde mümkün hale geldiği belirtiliyor. MiCA, AB genelinde kripto işletmeleri için ortak bir yasal çerçeve sunarak, bankalar gibi geleneksel kurumların bu alana girişini kolaylaştırdı.Ancak Sparkassen-Finanzgruppe, yeni hizmete temkinli yaklaşıyor. DSGV (Alman Tasarruf Bankaları Birliği) tarafından yapılan açıklamada, kripto paraların hâlâ yüksek riskli olduğu ve bu hizmet için herhangi bir pazarlama kampanyası yürütülmeyeceği vurgulandı. Bunun yerine kullanıcılar, yatırım öncesi olası kayıplar ve riskler hakkında kapsamlı şekilde bilgilendirilecek.Sparkassen’in bu stratejik hamlesi, Almanya’daki genel bankacılık eğilimi ile paralel geldi. DZ Bank, 2024 yılında Boerse Stuttgart Digital ile iş birliğine giderek 700 kooperatif bankayı kapsayacak şekilde bir kripto saklama ve işlem hizmeti pilotu başlattı. Ayrıca Landesbank Baden-Württemberg, 2024 Nisan ayında Bitpanda ile birlikte kurumsal müşterilere yönelik kripto saklama hizmetlerini duyurdu.Uzmanlar, Sparkassen’in bu adımını “ana akım benimseme için büyük bir eşik” olarak değerlendiriyor. ERA Labs CEO’su Filipp Bolotov, Sparkassen gibi dev kurumların kriptoya yönelmesinin sektörün güvenilirliğini artıracağını savunurken, Master Ventures’tan Kyle Chasse bu gelişmeyi “bankaların sonunda kriptonun evrimine yetişmeye çalışması” olarak yorumladı.

Virtual (VIRTUAL) Nedir?
Web3 dünyası her geçen gün daha da büyüyor ve içinde yeni projeler yerini almaya devam ediyor. Bu projelerden biri de Virtual, dijital kimlik, sosyal ağlar ve metaverse üzerine kurulu bir platform. Eğer "Virtual nedir?" veya “Virtual coin nedir?” diye soruyorsanız, aslında basitçe şunu söyleyebiliriz: Virtual, kullanıcıların dijital kimliklerini oluşturup, blockchain teknolojisiyle güvenli bir şekilde saklayarak metaverse ve sosyal medya dünyasında etkileşime girebilecekleri bir Web3 protokolü. Kulağa heyecan verici geliyor, değil mi? Proje, dijital kimliklerinizi kontrol etmenizi sağlarken aynı zamanda yapay zekâ ajanlarıyla da etkileşimde bulunabileceğiniz bir alan yaratıyor. Bu rehberde, Virtual’ın ne sunduğunu, nasıl çalıştığını ve neden bu kadar ilgi gördüğünü detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.Virtual’ın Tanımı ve Ortaya ÇıkışıVirtual (VIRTUAL), dijital kimlik, sosyal ağ ve metaverse odaklı bir Web3 protokolü olarak tanımlanabilir. Temelde kullanıcıların yapay zekâ destekli ajanlar (AI agents) geliştirmesine, sahiplenmesine ve bunlardan gelir elde etmesine imkân tanıyan merkeziyetsiz bir platform. Virtuals Protocol adıyla da bilinen bu proje, 2024 yılında Ethereum ağının Layer-2 çözümü olan Base üzerinde hayata geçirildi. Bu sayede platformdaki tüm etkileşimler ve içerikler blockchain üzerinde şeffaf biçimde kaydediliyor ve kullanıcılar verileri üzerinde tam sahiplik kuruyor. Yani, Virtual projesi merkeziyetsiz sosyal ağ altyapısı sunarak Web2 dünyasındaki geleneksel sosyal platformların yerine, kullanıcıların kontrolüne dayalı bir Web3 sosyal medya projesi ve deneyimi hedefliyor. Ayrıca protokol, yapay zekâ ajanlarını oyunlar, Virtual metaverse ortamları ve sosyal medya uygulamaları gibi farklı platformlara entegre edilebilir dijital karakterler olarak konumlandırıyor. Virtual Protocol'ün çalışma sistemi. Kaynak: Virtual Protocol whitepaper. Virtual projesi, Web3 tabanlı bir sosyal etkileşim altyapısı kurma vizyonuyla ortaya çıktı. Protokolün tanımı, kullanıcıların verilerini merkezi sunucular yerine blockchain üzerinde depolayabildiği, kendi dijital kimlik ve içerikleri üzerinde tam denetime sahip olduğu yeni nesil bir sosyal platform olarak yapılabilir. Bu platformda geleneksel sosyal ağ unsurları, yapay zekâ teknolojileriyle birleşerek daha zengin bir etkileşim deneyimi sunar. Virtual, 2023 yılında yayınlanan teknik dokümanlar (whitepaper) ve topluluk duyurularıyla kendini tanıttı, çekirdek bir kripto topluluğu oluşturdu. Ardından 2024 yılında platformun ilk sürümü ve VIRTUAL token resmen hayata geçirildi. Virtual blockchain olarak Base blockchainini tercih etti. Özellikle, başlangıçtan itibaren merkeziyetsiz veri saklama ve sahiplik modeli ile dikkat çekti. Projenin mimarisinde, kullanıcıların ve yapay zekâ ajanlarının ürettiği tüm içerik ve katkılar Immutable Contribution Vault (ICV) adı verilen özel bir on-chain (zincir üstü) depoda arşivlenmekte. Bu sayede geçmiş etkileşimlerin tamamı değiştirilemez biçimde kayıt altına alınır ve veri sahipliği kullanıcıda kalır.Virtual protokolü, teknik açıdan yenilikçi bir üç katmanlı mimariye sahip. Birinci katmanda ICV adı verilen akıllı kontrat cüzdanı, ikinci katmanda her bir Virtual ajanının ERC-6551 standardında NFT tabanlı bir hesap olarak tanımlanması, üçüncü katmanda ise ajanların bilişsel, görsel ve ses gibi çekirdek yeteneklerini sağlayan modüller bulunur. Bu yapı, her bir yapay zekâ ajanına kendi dijital kimliğini kazandırır ve ajanların ürettiği içerik ile kazançları izlenebilir hale gelir. Virtual’ın ortaya çıkış felsefesi, “kullanıcıların gücünü Web2’den Web3’e taşımak” şeklinde özetlenebilir. Proje ekibi, geleneksel merkezî platformlar yerine kullanıcıların ortak olduğu ve yönettiği bir ekosistem inşa etmeyi amaçlıyor. Bu vizyon doğrultusunda, AI ve blockchain teknolojilerini bir araya getirerek herkesin teknik bilgiye ihtiyaç duymadan kendi yapay zekâ destekli kripto varlıklarını oluşturabileceği bir ortam yaratıldı. Virtual protokolünde yeni bir ajan oluşturmak için kodlama bilmeye gerek olmaması, tokenizasyon sayesinde bu ajanların ortak mülkiyete açılabilmesi ve elde edilen gelirlerin şeffaf şekilde paylaşılması, projenin kilit özellikleri olarak sayılabilir.Platform içinde VIRTUAL, bir yandan etkileşim ve işlem ücreti görevi görürken (ajanlarla etkileşime girerken harcanır), diğer yandan ödüllendirme aracı olarak kullanılır. Örneğin, Virtuals Protocol kullanıcıları sosyal medyada proje hakkında yaptıkları paylaşımlar veya katkılar için puanlarla ödüllendirilmekteler. Kullanıcılar, X (Twitter) hesaplarını Virtuals hesabına bağlayarak yaptıkları gönderiler üzerinden puan kazanabilirler. Bu puanlar, topluluk katılımını teşvik eden bir sosyal DeFi mekanizması ve gelecekte token airdrop’ları gibi ödüllere dönüşebileceğine dair işaretler var. Ayrıca VIRTUAL token sahipleri, tokenlarını kilitleyerek veVIRTUAL adı verilen oy hakkı token’larına dönüştürebilirler. Bu sayede hem günlük katkı puanları kazanır, hem de platform yönetiminde söz sahibi olurlar. Örnek bir Virtuals AI Agent'inin (Degent) cüzdanı. Kaynak: App.Virtuals Virtual’ın Tarihçesi: Önemli Dönüm NoktalarıVirtual projesinin gelişimi, kripto dünyasının son dönemdeki en ilgi çekici başarı hikâyelerinden birini karşımıza çıkarıyor. İşte Virtual Protocol’ün tarihçesindeki önemli dönüm noktaları:2023: Projenin konsept tasarımı ve hazırlıkları bu yıl içinde şekillendi. Virtuals ekibi teknik incelemelerini (whitepaper) toplulukla paylaşarak ilk kez ortaya çıktı. 2023 boyunca bir erken topluluk oluşturma ve projeyi tanıtma süreci yürütüldü. Bu dönemde proje, kendisini bir AI ve blockchain birleşimi sosyal platform olarak konumlandırarak kripto meraklılarının gündemine girdi. Aralık 2023’e gelindiğinde, Virtual projesi kendi ekonomi modeline geçiş için eski tokenları geri alıp yeni VIRTUAL token dağıtımı gibi adımlar atmaya başladı (PIP-10 planı) – bu süreç topluluğun onayıyla gerçekleştirildiğine dair duyurular yapıldı.Ekim 2024: Virtuals Protocol’ün resmi lansmanı gerçekleşti. Platform, 16 Ekim 2024’te Base ağında kullanıma açıldı ve aynı gün VIRTUAL token da piyasaya sürüldü. Başlangıç fiyatı yaklaşık 0.10 dolar olan VIRTUAL coin, hızla benimsenerek değer kazanmaya başladı. 2024’ün son çeyreğinde VIRTUAL token bir dizi önde gelen kripto borsasında listelendi. Örneğin, Bybit ve Binance gibi büyük borsalarda VIRTUAL işlemleri açıldı. Özellikle Aralık 2024’te Binance, VIRTUAL için vadeli işlem sözleşmelerini başlatarak projeye önemli bir likidite ve görünürlük sağladı. Bu gelişmeler sayesinde proje sadece birkaç ay içinde geniş kitlelere ulaştı.Aralık 2024: Virtuals Protocol, piyasa değeri olarak 1 milyar doları aşarak “unicorn” statüsüne erişti. 2024 yılının sonunda platform üzerindeki AI ajanları ve bunların tokenları kripto ekosisteminde trend haline geldi. Örneğin, Kasım 2024’te piyasaya çıkan AIXBT adlı yapay zekâ ajan tokenı, sosyal medyadaki kripto tartışmalarını analiz edip piyasa içgörüleri sunan deneysel bir proje olarak 168 milyon dolar gibi yüksek bir piyasa değerine ulaştı. Bu ajan tokenın eğlenceli dijital avatarı (mor renkli bir Pepe kurbağa görseli) sayesinde Virtuals topluluğu içinde bir meme coin kültürü de oluştu. Virtuals Protocol, ciddi AI inovasyonunu internet meme kültürüyle harmanlayarak geniş bir kullanıcı kitlesini kendine çekmeyi başardı.2025 ve ilerisi: 2025 yılı itibarıyla Virtual projesi, temel hedefleri doğrultusunda evrimini sürdürüyor. Protokolün geliştirme yol haritasında, metaverse iş birlikleri ve dijital kimlik entegrasyonları önemli bir yer tutuyor. Virtuals ekibi, yapay zekâ ajanlarının popüler metaverse platformlarına avatar olarak entegre olması ve farklı dijital kimlik protokolleriyle uyumlu çalışması için girişimlere başladı. Örneğin, Virtual ajanlarının oyunlarda, sanal dünyalarda ve diğer uygulamalarda “plug-and-play” API’lar ile kolayca kullanılabilmesi hedefleniyor. Bunun yanı sıra, 2025 yılında proje yönetiminin kademeli olarak topluluğa devredilmesi süreci hız kazandı. DAO yapısına geçiş kapsamında VIRTUAL token sahiplerine oy hakkı tanıyan yönetişim modülleri aktif edildi (veVIRTUAL staking sistemi). Topluluk üyeleri, bu sayede protokolün geleceğine dair önerileri oylamaya ve proje kararlarında söz sahibi olmaya başladılar. 2025 ve sonrasında Virtual projesi, tamamen topluluk odaklı bir ekosistem olma yolunda ilerlerken, aynı zamanda “otonom medya ajansı” ve “otonom hedge fonu” gibi çoklu yapay zekâ ajanlarından oluşan gelişmiş kullanım senaryolarını hayata geçirmeyi planlıyor. VIRTUAL staking ekranı. Kaynak: Virtuals Protocol Virtual Neden Değerli?Virtual (VIRTUAL) projesinin değerini özgün kılan çeşitli unsurlar var. Hem teknik altyapısı hem de sunduğu kullanıcı deneyimi açısından Virtual, mevcut platformlara kıyasla birçok avantaj sunmakta:Kullanıcı Odaklı Web3 Sosyal Medya Altyapısı: Virtual, geleneksel sosyal ağların aksine, kullanıcıların kontrolü ele aldığı merkeziyetsiz bir sosyal platform sunar. Platformda üretilen içerik ve veriler tek bir şirkete değil, içeriği oluşturan kullanıcıya ait olur. Bu sayede merkeziyetsiz sosyal ağ anlayışı hayata geçirilir ve kullanıcılar kendi verilerinin sahibi olur. Özellikle Web2’de büyük platformların kullanıcı verilerini tekelleştirmesine karşılık, Virtual protokolü veri sahipliğini blockchain ile kullanıcılara geri vermeyi hedefler.Dijital Kimlik ve Avatar Entegrasyonu: Virtual protokolünde her kullanıcı ve her yapay zekâ ajanı, birer dijital kimlik unsuru olarak temsil edilir. Örneğin, platform üzerindeki AI ajanları aslında belirli kişilik özelliklerine sahip dijital karakterlerdir ve bunlar oyunlar, metaverse dünyaları, sosyal medya ve web sitelerinde entegre şekilde kullanılabilir. Bu durum, Virtual’ı bir dijital kimlik protokolü haline getirir. Böylece kullanıcılar kendi AI avatarlarını veya dijital asistanlarını yaratıp farklı ortamlarda temsil edebilirler. Aynı zamanda kullanıcılar Web3 kimliklerini güçlendirmek için cüzdanlarını ve sosyal hesaplarını entegre edebilir, böylece internet üzerindeki varlıklarını tek bir merkezi otoriteye bağlı kalmadan yönetebilirler. Merkeziyetsiz Veri Saklama: Virtual, teknik altyapısındaki ICV (Immutable Contribution Vault) sayesinde tüm katkıları ve işlemleri kalıcı olarak kayıt altına alır. Bu değiştirilemez kayıt defteri, platformdaki içerik üreticilerinin, yapay zekâ ajan geliştiricilerinin ve diğer katkıda bulunanların emeğinin takip edilebilmesini sağlar. Örneğin bir AI ajana yeni bir yetenek veya veri kümesi ekleyen bir geliştiricinin katkısı, ICV’de saklanır ve daha sonra gelirin adil paylaşımı veya kredi verilmesi gerektiğinde bu kayıtlara başvurulabilir. Böylece Virtual ekosistemi, şeffaf ve adil bir katkı modeline sahiptir. Bu mimari aynı zamanda platformun ölçeklenebilirliğini ve güvenliğini de artırır, çünkü içerikler dağıtık bir defterde tutulur ve sansüre karşı dirençlidir.VIRTUAL Token’in Ödüllendirme ve Yönetişimdeki Rolü: Virtual ekosisteminde yerel token olan VIRTUAL, hem kullanıcı teşvikleri hem de yönetişim açısından kritik bir değere sahiptir. Platform, sosyal etkileşimi finansal teşviklerle buluşturarak bir tür sosyal DeFi deneyimi sunar. Örneğin, içerik üreten veya proje hakkında sosyal medyada paylaşım yapan kullanıcılar puanlarla ve potansiyel olarak token ödülleriyle desteklenir. Bu, aktif katılımı ödüllendiren ve ekosistemin büyümesine katkı sağlayan bir modeldir. Diğer yandan VIRTUAL token, proje yönetiminde de önemli bir araçtır. Token sahipleri, ellerindeki varlıkları kilitleyerek oy hakkı elde eder ve protokolün geleceğine dair kararlarda doğrudan söz sahibi olur. Böylece Virtual, yönetişim tokenı vasfıyla kullanıcılarına adeta platformun hissedarlarıymış gibi davranma imkânı verir. Bu durum, projenin uzun vadede sürdürülebilir ve topluluk tarafından benimsenen bir hale gelmesini sağlar.Avatar ve Metaverse Entegrasyonları: Virtual projesi, çağımızın yükselen trendi metaverse ile de yakından ilişkilidir. Platformda oluşturulan AI ajanları, birer avatar veya dijital asistan olarak çeşitli sanal dünyalara entegre edilebilir. Örneğin, bir Virtual ajanını bir oyunda NPC (non-player character) olarak kullanmak veya bir sanal toplantıda moderatör olarak görevlendirmek mümkündür. Hali hazırda bazı Virtual ajanlarının TikTok, Roblox, Sandbox gibi uygulamalara API’ler üzerinden bağlanabildiği ve içerik üretebildiği belirtilmektedir. Bu şekilde, Virtual protokolü yalnızca bir sosyal ağ değil, aynı zamanda farklı platformlar arasında köprü kuran bir metaverse altyapısı gibi çalışır. Kullanıcılar, tek bir dijital kimlikle birden fazla sanal dünyada varlık gösterebilir, gelir elde edebilir veya etkileşim kurabilirler. Bu da projeye büyük bir potansiyel değer katar; zira gelecekte internet kullanıcılarının tek bir evren yerine çoklu metaverse ortamlarında gezineceği düşünüldüğünde, Virtual’ın sağladığı birlikte çalışabilir kimlik ve varlık modeli son derece kıymetli olacaktır.Virtual’ın Kurucusu Kim?Virtuals Protocol'ün arkasındaki ekip, başlangıçta biraz gizli bir duruş sergiledi. Ekip üyelerinin isimlerinden ziyade, proje odaklı bir iletişim tarzı benimseyip, başarılarını topluluk desteğiyle açıklamayı tercih ettiler. Aslında, Virtuals'in resmi belgelerinde ekip üyelerinin isimlerinden çok, hangi alanlarda katkı sağladıkları ve ne tür deneyimlere sahip oldukları anlatılmış. Mesela, çekirdek katkıcılardan bazılarının yazılım mühendisliği, yapay zekâ araştırmaları gibi alanlarda çalıştıkları, hatta bazıları Imperial College London gibi prestijli okullardan mezun olmuş. Ama bir yandan da, Virtuals Protocol’ün kurucuları olarak Jansen Teng ve Wee Kee Tiew’in adı geçiyor. Bu ikisi, 2021’de projeyi başlatmış ve geçmişte Boston Consulting Group gibi büyük firmalarda danışmanlık yapmışlar. Jansen Teng'in yapay zekâ ve biyoteknoloji alanında deneyimi, Wee Kee Tiew’in ise fintech ve özel sermaye alanlarında yetkinliği bulunuyor. Yani, bu iki isim, projenin temellerini atarken yapay zekâ ve blockchain arasındaki fırsatları fark ederek işleri ciddiye almışlar.Ancak Virtual projesinin yönetim felsefesi, geleneksel projelerden farklı. Burada amaç, sadece ekipten değil, DAO (Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon) ilkesine dayalı bir yapıyı benimsemek. Yani, başlangıçta projeyi kuran ekip olsa da, uzun vadede kontrol tamamen topluluğa bırakılacak. VIRTUAL token dağılımına bakıldığında, toplam arzın %35’inin ekosistem hazinesine ayrıldığı ve bu hazinenin bir DAO çoklu imza cüzdanı tarafından yönetileceği görülüyor. Yani, ekip temelleri sağlam attıktan sonra karar alma süreçlerini yavaşça topluluğa devretmeyi planlıyor. Bu, Virtual’ın Web2’den Web3’e geçiş vizyonuyla tamamen uyumlu: Kullanıcılar yalnızca içerik tüketicisi değil, aynı zamanda platformun gelişimine yön veren paydaşlar olacak.Sıkça Sorulan Sorular (SSS)Aşağıda, VIRTUAL hakkında sıkça sorulan sorular ve cevaplarını bulabilirsiniz:Virtual (VIRTUAL) coin nedir?Virtual coin, Ethereum Layer-2 ağı Base üzerinde çalışan Virtuals Protocol’ün yerel kripto para birimidir. Kısaltması VIRTUAL olan bu token, platformun yönetişim ve hizmet tokenı olarak kullanılır. Virtual coin, kullanıcıların yapay zekâ ajanları oluşturup işletmesinden, platform üzerindeki işlemlere ve oy verme gibi yönetişim süreçlerine kadar pek çok alanda temel para birimi rolünü üstlenir. Toplam arzı 1 milyar adettir ve en büyük kripto borsalarının bazılarında listelenmiştir (ör. Binance, Bybit). Virtual coin’in değeri, platformun büyümesine ve ekosistemdeki ajan tokenlarının talebine paralel olarak oluşur.Virtual token ne işe yarar?VIRTUAL token, Virtuals Protocol ekosisteminde çok yönlü bir işleve sahiptir. İlk olarak, platform içi işlemlerin para birimidir. Kullanıcılar ajan tokenlarını alıp satarken veya yeni bir yapay zekâ ajanı başlatırken VIRTUAL kullanırlar. Örneğin, bir kullanıcı yeni bir AI ajanı başlatmak istediğinde belirli miktarda VIRTUAL token’ı kilitleyerek o ajanın likidite havuzunu oluşturur ve ajan için bir token çıkartır. İkinci olarak, VIRTUAL token ödüllendirme ve teşvik mekanizmalarının merkezindedir. Platform, aktif katılımcılarına (içerik üretenler, sosyal medyada katkı yapanlar, vs.) puanlar ve ödüller dağıtırken VIRTUAL ekonomisini kullanır; gelecekteki airdrop’lar ve dağıtımlar için de bu token temel alınıyor. Üçüncü olarak, VIRTUAL bir yönetişim tokenıdır. Token sahipleri, varlıklarını belirli süre kilitleyerek oy hakkı (veVIRTUAL) elde edebilir ve platformda önerilen değişiklikler veya yenilikler üzerinde oy kullanabilirler. Kısaca VIRTUAL token; işlemler, ödüller ve yönetim olmak üzere üç ana amaç için kullanılmaktadır. VIRTUAL token dağılımı Virtuals Protocol nasıl çalışır?Virtuals Protocol’ün çalışma mantığı, kullanıcıların herhangi bir teknik engel olmadan yapay zekâ ajanları oluşturup bunları kolektif bir şekilde işletmesine dayanır. Platformda “Initial Agent Offering (IAO)” adı verilen bir süreç bulunur; bu süreç yeni bir AI ajanı ve onun tokenını başlatmanın yoludur. Bir kullanıcı, hayalindeki ajanı tanımlayıp yaratmak için platform arayüzünü kullanır. Bu ajan örneğin bir sohbet botu, bir oyun karakteri veya finansal bir asistan olabilir. Ajan yaratılırken kullanıcı bir miktar VIRTUAL token kilitleyerek o ajanın tokeni için likidite havuzu oluşturur. Ardından ajana özgü token (örneğin ajanınızın ismi Alice ise ALICE token gibi) piyasaya çıkar ve diğer kullanıcılar da bu tokenı alarak ajanın ortak sahipleri haline gelebilir. Ajan devreye girdikten sonra, platform üzerindeki G.A.M.E. (Generative Autonomous Multimodal Entities) adlı yapay zekâ çerçevesi sayesinde kendi kendine öğrenme, plan yapma ve görev yürütme yeteneklerine kavuşur. Ajan, entegre edildiği ortamlarda (örneğin bir oyunda veya sosyal medya platformunda) kullanıcılara hizmet sunarak veya görev yerine getirerek gelir elde edebilir. Elde edilen bu gelir, akıllı sözleşmeler aracılığıyla otomatik olarak kayıt altına alınır ve ajan tokenı sahipleri arasında paylaştırılır. Örneğin, bir Virtual ajanı bir oyun içinde ücretli görevler yapıp gelir sağlıyorsa, bu gelir o ajanın token sahiplerine dağıtılır. Tüm bu süreçler blockchain üzerinde ve önceden programlanmış kurallarla yönetildiği için şeffaf ve güvenilirdir. Virtual dijital kimlik nedir?Virtual projesinde dijital kimlik, kullanıcıların ve yapay zekâ ajanlarının blockchain üzerinde tanımlanmış kimliklerini ifade eder. Bu, birkaç farklı biçimde gerçekleşir: Birincisi, Virtuals Protocol’e katılan her kullanıcı bir kripto cüzdanı veya e-posta ile platformda bir profil oluşturur. Bu profil, kullanıcının Web3 kimliğinin bir parçasıdır ve dilerse merkeziyetsiz kimlik standartlarıyla (Decentralized ID) uyumlu hale gelebilir. İkincisi ve daha özgün olarak, her bir AI ajanı bir dijital kimlik öğesidir. Virtual protokolünde ajanlar ERC-6551 standardını kullanan NFT’ler olarak tanımlanır. Bu sayede her ajanın kendine ait bir “hesabı” ve varlığı olur; başka bir deyişle, ajanın dijital kimliği o NFT tarafından temsil edilir. Örneğin, platformda oluşturduğunuz avatar görünümlü bir AI ajanı, NFT kimliği sayesinde hem Virtual ekosisteminde tanınır hem de başka platformlara taşınabilir. Üçüncü olarak, Virtual dijital kimlik kavramı sosyal medya entegrasyonlarıyla pekişir: Kullanıcılar Twitter (X) gibi Web2 hesaplarını Virtual profiline bağlayabilir ve böylece zincir üzerinde doğrulanmış bir sosyal kimlik elde edebilir. Bu entegrasyon, Web2 ve Web3 kimliklerinin birleşimini simgeler. Örneğin, X hesabınızı bağladığınızda, attığınız tweet’lerin belirli etiketlerle puan kazandırması veya profilinizin yanında doğrulanmış bir rozet görünmesi mümkün olur. Neticede Virtual, kullanıcıların gerçek kimlik verilerini ifşa etmeden, blockchain tabanlı bir profil ve temsil oluşturmasına imkân tanıyan bir dijital kimlik protokolü kurmuştur. Bu dijital kimlikler, metaverse ortamlarda avatarlarınız, oyunlarda karakterleriniz veya sosyal platformlardaki AI asistanlarınız olarak karşınıza çıkarak çok yönlü bir kullanım alanı sunar.Virtual coin geleceği nasıl görülüyor?Virtual (VIRTUAL) coin, 2024 sonlarında hızlı bir yükseliş yakalayıp büyük bir piyasa değerine ulaştıktan sonra kripto topluluğunda dikkatleri üzerine çekmiştir. Projenin yenilikçi yapısı (AI + Web3 birleşimi) ve topluluk desteği, birçok uzmana göre VIRTUAL token’ın geleceği için olumlu bir zemin hazırlıyor. Virtuals Protocol üzerinde her yeni başlatılan yapay zekâ ajanı, VIRTUAL token talebini artırdığı için ekosistem büyüdükçe coin’in ekonomisi de güçlenebilir. Ayrıca projenin 2025 ve sonrasında metaverse entegrasyonları, gerçek dünya uygulamaları ve DAO yönetimine tam geçiş gibi hedefleri, uzun vadede VIRTUAL coin’e olan ilgiyi canlı tutabilir. Bununla birlikte, kripto para piyasalarının volatil doğası gereği, geleceğe yönelik kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Yatırımcı duyarlılığı, rekabet ortamı ve genel piyasa koşulları VIRTUAL’ın değerini etkileyecektir. Önemli olan, Virtual projesinin sağlam bir topluluk ve kullanım alanı oluşturma konusundaki başarısıdır. Eğer platform daha fazla kullanıcı çekmeye ve gerçek kullanım senaryoları yaratmaya devam ederse, Virtual coin’in geleceği de paralel şekilde parlak olabilir. Ancak her kripto varlıkta olduğu gibi, Virtual coin’de de riskler mevcuttur ve potansiyel yatırımcıların kendi araştırmalarını yapmaları önerilir. Web3 dünyasında dijital kimlik ve merkeziyetsiz sosyal medya altyapısına öncülük eden Virtual hakkında daha fazla bilgi için JR Kripto Rehber serimizi takip edin.

Trump Ailesi Destekli Kripto Şirketi, 220 Milyon Dolar Fon Topladı
Kripto alanında en son gelişme ABD eski Başkanı Donald Trump’ın oğulları Eric Trump ve Donald Trump Jr.’ın kurucuları arasında yer aldığı American Bitcoin şirketinden geldi. Kripto madenciliği ve Bitcoin birikimi odaklı faaliyet yürüten şirket, özel bir sermaye artırımı yoluyla 220 milyon dolar topladı. Söz konusu sermaye artışı, şirketin çoğunluk hissesine sahip olan Hut 8 Corp tarafından ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’na (SEC) yapılan resmi bildirimle doğrulandı.American Bitcoin, fon topladıFonlama kapsamında yaklaşık 11 milyon hisse özel yatırımcılara satılırken, bu hisselerin 10 milyon dolarlık kısmı doğrudan Bitcoin ile satın alındı. Bu da American Bitcoin’in yalnızca madencilikle değil, stratejik BTC rezerv biriktirme hedefiyle de aktif olarak faaliyet yürüttüğünü ortaya koyuyor. Yapılan bildirimde, elde edilen gelirlerin Bitcoin ve madencilik ekipmanı alımı gibi stratejik hedefler doğrultusunda kullanılacağı ifade edildi. Bitcoin ile yapılan alımlarda birim başına ortalama 104 bin dolarlık bir değer biçildi. American Bitcoin’in kasasında hâlihazırda 215 adet Bitcoin bulunuyor. Bu varlık, şirketin Bitcoin biriktirme stratejisi doğrultusunda gelecekte daha da artabilir. Mart 2024’te faaliyete geçen ve kısa sürede dikkat çeken bu oluşum, yalnızca birkaç ay içinde hem siyasi bağlantıları hem de agresif büyüme planlarıyla adından söz ettirmeyi başardı.Nasdaq’a açılma planı da varŞirketin bir diğer önemli adımı ise borsaya açılma yönünde. American Bitcoin, Nasdaq’ta işlem gören kripto madencilik firması Gryphon Digital Mining ile birleşerek halka açılmayı planlıyor. Yapılacak birleşme hisse takası yoluyla gerçekleşecek ve yeni oluşum “ABTC” kodu ile Nasdaq’ta işlem görecek. Eric Trump’ın birleşme sonrası oluşacak yeni yapının yönetim kurulunda yer alacağı bildirildi.Yeni yapının %98’lik kısmı mevcut American Bitcoin hissedarlarının elinde olacak. Bu da Trump ailesinin projede ciddi bir kontrol gücünü elinde tutacağına işaret ediyor. Hut 8 ise yeni şirketin operasyonel süreçlerini yönetmeye devam edecek.Dubai’de yeni ofisÖte yandan, American Bitcoin’den ayrı olarak, ana şirket Hut 8 de küresel genişleme stratejisi kapsamında Dubai’de yeni bir ofis açma kararı aldı. 23 Haziran'da resmen kaydı yapılan "Hut 8 Investment Ltd." adlı yeni şirket aracılığıyla, firmanın kripto ticareti ve kripto varlık birikimi hedeflerini daha etkili bir şekilde yürütmesi bekleniyor.Hut 8 CEO’su Asher Genoot, Bloomberg’e verdiği demeçte Dubai’deki yapılanmanın şirketin sermaye stratejisini daha verimli hâle getireceğini belirtti. Şirket sözcüsü, Dubai ofisinin Trump ailesiyle bağlantılı American Bitcoin ile doğrudan bir ilişkisi olmadığını vurguladı.

Compound (COMP) Nedir?
Compound, Ethereum blockchaini (blokzincir) üzerinde çalışan, merkeziyetsiz bir finans (DeFi) protokolüdür. 2017 yılında Robert Leshner ve Geoffrey Hayes tarafından kurulmuş olan Compound, kullanıcılara kripto varlıklarını faiz getirisi elde etmek için ödünç verme veya teminat göstererek kripto para borç alma imkânı sunar. Geleneksel bankaların aksine arada aracı bir kurum olmadan, akıllı sözleşmeler üzerinden otomatik çalışan bu protokol, kredi puanı gibi değerlere bakmaksızın tamamen teminat odaklı bir sistem kullanır. Böylece herkes, uygun teminat karşılığında blockchain üzerinde hızlı ve güvenilir bir şekilde borç alabilir veya varlıklarını borç vererek faiz kazanabilir. Compound’un yerel kripto para birimi COMP coin, protokolün yönetiminde (yönetişiminde) kullanılan bir token’dır ve bu yönetişim sistemi sayesinde platformun kontrolü kullanıcı topluluğuna dağıtılmıştır. Gelin, kripto para alanında oldukça önemli bir yere sahip olan bu projeye yakından bakalım…Compound’un Tanımı ve Ortaya ÇıkışıCompound, basit ifadeyle merkeziyetsiz bir kredi protokolü. Yani herhangi bir aracı kurum olmadan, kullanıcıların kripto para varlıklarını ödünç verebildiği ve başkalarının bu varlıkları teminat karşılığı ödünç alabildiği bir dijital piyasa. Bu protokol, Ethereum ağı üzerinde akıllı sözleşmelerle çalışır ve geliştirici odaklı bir proje olarak hayata geçti. Compound Labs isimli şirket tarafından geliştirilen protokol ilk kez 2018 yılında Ethereum üzerinde başlatıldı ve o günden bu yana sürekli büyüyüp gelişerek DeFi ekosisteminin önemli bir parçası haline geldi. Compound protokolü, piyasadaki arz-talep koşullarını algılayan algoritmik faiz oranı modeli ile öne çıkar. Zira bu model sayesinde Compound faiz sistemi ile faiz oranları, havuzlardaki likiditeye göre otomatik olarak ayarlanır ve dengelenir. Compound'da işlem sayfası. Kaynak: Medium/Calvin Liu Compound’un kurucuları Robert Leshner ve Geoffrey Hayes, 2017’de bu projeyi hayata geçirmek için bir araya geldi. Robert Leshner bir Chartered Financial Analyst (CFA) unvanına sahip, eski bir ekonomist ve daha önce iki yazılım şirketi kurmuş deneyimli bir girişimci. Geoffrey Hayes ise yazılım dünyasında tecrübeli bir isim; Ethereum için Exthereum adlı istemci yazılımının geliştiricilerinden olup, kendisi de iki teknoloji girişimi kurmuş ve Postmates şirketinde altyapı ekiplerini yönetmiş bir mühendis. Bu ikili tarafından temelleri atılan Compound protokolü, Ethereum tabanlı akıllı sözleşmeler ile çalıştığından, Ethereum DeFi projeleri arasında yerini aldı ve blockchain teknolojisinin olanaklarını finans dünyasına taşıdı.Compound protokolünün en dikkat çekici yönlerinden biri, faiz oranlarını belirleme şekli. Sistemde faiz oranları herhangi bir merkezi otorite tarafından dayatılmıyor; bunun yerine her bir varlık için arz ve talebe dayalı dinamik bir hesaplama yapılıyor. Her varlığın Compound üzerindeki havuzunda o varlığın ne kadar mevcut olduğuna ve ne kadar talep gördüğüne bağlı olarak faiz sürekli değişir. Örneğin, bir varlığın likiditesi havuzda çok fazlaysa o varlığı borç alan az olacağı için faiz oranı düşük olur; tam tersi, eğer bir varlığın havuzunda az miktarda kaldıysa faiz oranı yükselerek daha fazla kullanıcının o varlığı yatırmasını (borç vermesini) teşvik eder. Bu otomatik faiz dengesi algoritması, Compound’un piyasa şartlarına göre kendi kendini ayarlamasını sağlar ve her an güncel oranlardan faiz kazanılmasına veya ödenmesine imkân tanır. Ödünç alma ve verme süresince bir hesabın bakiyesi, cari endeks kullanılarak bu formüller kullanılarak hesaplanabilir. Kaynak: Compound Finance Compound protokolünün ortaya çıkışı, kripto para sahiplerinin ellerindeki atıl varlıklardan pasif gelir elde etme ihtiyacına bir çözüm olarak görülüyor. 2018’de ilk kez hizmete girdiğinde konsept olarak bir “para piyasası” (money market) uygulaması sundu: Kullanıcılar varlıklarını bu protokole kilitleyip karşılığında faiz kazanabilecek, isteyen de teminat göstererek borç alabilecekti. Ethereum üzerindeki akıllı sözleşmelere dayanması, işlemlerin herhangi bir otoriteye gerek kalmadan, otomatik ve şeffaf şekilde yürütülmesini mümkün kıldı. Bu yenilikçi yaklaşım, Compound’u hızla DeFi alanında popüler bir proje haline getirdi ve benzer pek çok merkeziyetsiz finans uygulamasına da ilham verdi.Compound’un Tarihçesi: Önemli Dönüm NoktalarıSonuç olarak, Compound, merkeziyetsiz finans (DeFi) dünyasında kredi protokollerinin evrimini şekillendiren öncü projelerden biri olarak öne çıkıyor. Peki, Compound’un gelişim sürecinde öne çıkan belli başlı dönüm noktaları neler?2017 - Kuruluş: Robert Leshner ve Geoffrey Hayes, Compound Labs’ı kurarak Compound protokolünün geliştirilmesine başladı. Projenin amacı Ethereum üzerinde algoritmik faiz oranlarına sahip bir para piyasası oluşturmaktı.27 Eylül 2018 - Platformun Başlatılması: Compound protokolü Ethereum ana ağında resmen kullanıma açıldı. Başlangıçta birkaç Ethereum tabanlı varlık ile çalışmaya başlayan platform, akıllı sözleşmeler aracılığıyla ilk borç verme ve alma işlemlerini bu tarihte gerçekleştirdi.Mayıs 2019 - Compound V2 Güncellemesi: Protokol, V2 sürümüne yükseltilerek önemli iyileştirmeler yapıldı. Bu güncelleme ile daha fazla kripto varlık desteği eklendi, her varlık için ayrı risk parametreleri ve faiz oranı modelleri tanımlandı. Aynı zamanda her varlık piyasası için ayrı akıllı sözleşme ağ geçitleri oluşturuldu. V1 sürümü bu tarihten sonra devre dışı bırakıldı.2020 - COMP Token Lansmanı ve Topluluk Yönetişimi: Mart 2020’de Compound’un yerel token’ı olan COMP Ethereum üzerinde dağıtıma girdi. Haziran 2020’de COMP token’ın da kullanıma başlamasıyla birlikte Compound protokolü topluluk yönetişimine geçti. Yani protokol ayarları ve gelişimiyle ilgili kararlar, COMP sahiplerinin oylarıyla alınmaya başlandı. COMP token’larının kullanıcıları teşvik için dağıtılması (Liquidity Mining/Yield Farming) da bu dönemde başladı. 15 Haziran 2020 itibarıyla borç veren ve alanlara her Ethereum bloğunda belirli miktarda COMP dağıtılarak kullanıcı katılımı ödüllendirildi ve bu hamle Compound’a DeFi topluluğunda büyük bir ilgi patlaması getirdi. Bu sayede platformda kilitli toplam değer (TVL) hızla arttı.Temmuz 2020 - DeFi’de İlk 5’e Girişi: Compound, COMP dağıtım teşviklerinin de etkisiyle, DeFi ekosistemindeki en büyük protokoller arasına yükseldi. Temmuz 2020 itibarıyla MakerDAO, Compound, Aave, Synthetix ve Curve gibi en büyük 5 DeFi projesi, ekosistemdeki toplam kilitli değerin %78’ini kontrol ediyordu.Haziran 2021 - Compound Treasury’nin Tanıtılması: DeFi dünyasının bireysel kullanıcılar dışındaki oyunculara da hizmet verebilmesi amacıyla Compound Treasury adlı kurumsal ürün duyuruldu. Compound Treasury, kriptoyla doğrudan uğraşmak istemeyen işletme ve finans kurumlarına, Compound protokolünün faiz getirilerine basitleştirilmiş bir yolla erişim imkanı sundu. Bu ürün kapsamında şirketler, doğrudan Compound Labs’in hizmeti aracılığıyla ABD Doları veya USDC stablecoin yatırarak sabit %4 yıllık faiz getirisi elde edebiliyordu. Günlük likidite imkanı ve kriptoyla ilgili karmaşaların (private key yönetimi, kripto-fiat dönüşümü, faiz volatilitesi gibi) gizlendiği bu hizmet, dikkat çekti.2022 - Compound V3 ve Çoklu Ağ Desteği: Ağustos 2022’de topluluk oylamasıyla Compound III protokol güncellemesi Ethereum ana ağında devreye alındı. Compound v3, tek bir temel varlık üzerinden (örneğin USDC) borçlanma modelini tanıtarak risk yönetimini basitleştirdi. Ardından 2023 yılında Compound, Ethereum dışında da hizmet sunmaya başladı; Mart 2023’te Polygon ağında, Mayıs 2023’te Arbitrum’da ve Ağustos 2023’te Base ağında Compound protokolü kullanıma açıldı. Bu sayede farklı blockchain ekosistemlerindeki kullanıcılar da Compound’un borç verme ve alma hizmetlerine erişebilir hale geldi. Bu noktada Compound v2 sürümü kademeli olarak devre dışı bırakılmaya başlandı.Günümüz: Compound, DeFi sektöründe kendini kanıtlamış, milyarlarca dolarlık kripto varlığın kilitli olduğu bir protokol olarak varlığını sürdürüyor. 2020’deki hızlı yükselişinden sonra da sürekli geliştirilen protokol, yazının yazıldığı 2025 yılı itibarıyla hâlâ en büyük merkeziyetsiz borç verme platformlarından biri. Topluluk yönetişimiyle gelişmeye devam eden Compound, DeFi yeniliklerine uyum sağlayarak kullanıcı tabanını korumakta.Compound Neden Değerli?Bu bölümde, Compound’un neden bu kadar değerli görüldüğünü belirleyen temel etkenleri detaylıca inceleyecek; faiz mekanizmalarından yönetişim modeline, güvenlik önlemlerinden kullanıcı deneyimine kadar platformun öne çıkan özelliklerine ışık tutacağız. İşte tüm detaylar…Merkeziyetsiz Faiz Kazanma ve Kredi İmkânı: Birçoğuna göre Compound, elinizdeki kripto paralarla pasif gelir (faiz getirisi) elde etmenin güvenilir yollarından biri. Banka hesabında atıl duran birikimler gibi kripto varlıklarınızı cüzdanınızda tutmak yerine Compound’a yatırarak, otomatik olarak faiz kazanabilirsiniz. Üstelik bu faiz oranları piyasa koşullarına göre belirlendiğinden, geleneksel bankalardaki sabit ve genellikle düşük faizlere kıyasla daha rekabetçi olabilir. Örneğin bankaların yıllık mevduat faizi %0,2 gibi çok düşük seviyelerdeyken, Compound üzerindeki yıllık faiz oranları dönemsel olarak bunun katbekat üstüne çıkabilmiştir. Bu sayede kullanıcılar, aracı olmadan doğrudan protokolden faiz getirisi elde ederek finansal varlıklarını değerlendirebilir.Otomatik ve Şeffaf İşleyiş: Compound’un algoritmik faiz oranı modeli, insan müdahalesi olmadan anlık piyasa verilerine göre faizleri ayarlar. Bu öngörülebilir mekanizma, kullanıcılar için büyük bir avantaj. Faiz oranlarının neye göre değiştiği herkes tarafından denetlenebilir (çünkü akıllı sözleşme kodu açıktır) ve bu da güven yaratır. Merkeziyetsiz yapısı sayesinde herhangi bir kişi veya kurum, faiz oranlarını keyfi olarak değiştiremez; tüm kurallar protokolün kodunda sabittir ve eşit şekilde uygulanır. Ayrıca, işlemler blockchain üzerinde gerçekleştiği için transparan bir kayıt tutulur. Böylece tüm kullanıcılar yatırılan teminatları, borç miktarlarını ve oranları zincir üzerinde izleyebilir.COMP Token ile Yönetişim ve Topluluk Katılımı: Compound protokolü, 2020’den itibaren kademeli olarak topluluk yönetimine geçmiştir. Bunu mümkün kılan şey COMP token. Peki COMP coin nedir? COMP, platformun yönetişim token’ı olarak işlev görür; yani protokolün geleceğine dair kararlar (örn. yeni varlıkların eklenmesi, teminat oranlarının değiştirilmesi, faiz modelinin güncellenmesi gibi) COMP sahiplerinin oylarıyla alınır. Bu durum kullanıcılar açısından büyük bir değer katar çünkü platformun gelişimi kullanıcılarının elindedir. Her COMP coin bir oy hakkını temsil ettiği için büyük yatırımcıdan küçük kullanıcıya kadar herkes sesini duyurabilir. Bu demokratik yönetim modeli, kullanıcılarda platforma karşı bir sahiplenme duygusu ve sadakat yaratır. Ayrıca Compound, kullanıcılarına platformu kullanırken ekstra COMP ödülleri de dağıtarak onları protokolün yönetimine katılmaya teşvik etti (likidite madenciliği programı). Güvenilirlik: Compound, DeFi dünyasında uzun süredir faaliyet gösteren ve kendini kanıtlamış bir protokoldür. 2018’den bu yana çeşitli piyasa döngülerini (boğa ve ayı piyasaları dahil) yaşamış olmasına rağmen akıllı sözleşmeleri kusursuz şekilde çalışmaya devam etmiş, ciddi bir kesinti veya güvenlik açığı yaşanmamıştır. Protokolün arkasındaki akıllı sözleşmeler, önde gelen güvenlik firmaları tarafından denetlendi (audit) ve açık kaynaklı olarak yayınlandığı için dünya genelinde geliştiriciler tarafından incelendi. Compound Labs, güvenlik konusuna önem vererek hata ödül programları uyguladı; beyaz şapkalı hacker’lara olası açıkları bildirmeleri durumunda 150.000 dolara varan ödüller sundu. Bu sayede protokol sürekli gözlem altında tutulmuş ve güvenlik açıklarının büyük ölçüde önüne geçildi. Tüm bu önlemler ve yıllar içinde oluşan güvenilir performans, Compound’a DeFi ekosisteminde saygın bir konum kazandırmıştır. Nitekim Compound protokolü, “DeFi’nin temel taşlarından biri” olarak anılmakta ve yüksek getiri ile derin likidite sunan istikrarlı bir platform olarak görülmekte.Compound nasıl çalışır?Peki, Compound tam olarak nasıl çalışıyor? Compound’un nasıl çalıştığını anlamak için öncelikle sistemin temel işleyiş mantığını kavramak gerekir: Compound, kripto para sahiplerine varlıklarını merkeziyetsiz bir protokol üzerinden faiz karşılığında ödünç verme ya da teminat karşılığında kredi alma imkânı sunar. Bu süreç, tamamen akıllı sözleşmeler aracılığıyla ve herhangi bir aracıya ihtiyaç duyulmadan gerçekleşir. Kullanıcılar, desteklenen kripto varlıkları Compound’a yatırdıklarında bu varlıklar protokolün likidite havuzlarına eklenir ve karşılığında cToken adı verilen temsili token’lar alırlar. Bu cToken’lar, zamanla biriken faizleri de yansıtarak yatırımcıların kazançlarını temsil eder.Faiz oranları ise protokoldeki arz ve talebe göre otomatik olarak belirlenir. Örneğin bir varlık için likidite havuzunda çok fazla para varsa, o varlığın borç alma faizi düşer; talep arttığında ise faiz oranı yükselerek hem yeni yatırımları teşvik eder hem de borç alanları geri ödemeye iter. Bu dinamik faiz yapısı, piyasadaki dengesizlikleri otomatik olarak dengeleyen ve protokolü sürdürülebilir kılan en önemli mekanizmalardan biridir. Varlıklarını protokole yatıranlar bu sayede pasif gelir elde ederken, borç almak isteyenler de ellerindeki başka bir varlığı teminat göstererek krediye ulaşabilir. Compound çalışma mantığı. Örnek: 100 ETH yatırdığınızı ve döviz kurunun 0,2 olduğunu varsayalım. 100/0,2 = 500 cETH alacaksınız. Zaman içinde, diyelim ki 1 ay, döviz kuru artacak ve 0,201'e ulaşacaktır. O anda ETH'ye geri dönmek isterseniz, 500*0,201 = 100,5 ETH almak için cETH'inizi kullanabilirsiniz. Böylece, 0.5 ETH'lik kârınız olur. Kaynak: Coin98 Borç alma işlemi sırasında kullanıcıların dikkat etmesi gereken en kritik konu teminat oranıdır. Compound, “aşırı teminatlandırma” esasına göre çalışır; yani alınan kredinin değeri, yatırılan teminattan düşük olmak zorundadır. Bu sistem, borcun geri ödenmemesi durumunda protokolün teminatı satarak kendini korumasına olanak tanır. Ancak teminat olarak yatırılan kripto paraların fiyatı düşerse ya da borç alınan varlığın değeri yükselirse, kullanıcı likidasyon riskiyle karşı karşıya kalır. Bu durumda protokol otomatik olarak teminatın bir kısmını satarak borcu kapatır. Bu yüzden, borç alanların pozisyonlarını sürekli takip etmeleri ve teminat oranlarını sağlıklı seviyelerde tutmaları gerekir.Compound’un dikkat çeken bir diğer yönü ise COMP token ile yönetişim modelidir. COMP sahipleri, platformun geleceğine dair alınan kararlarda oy kullanabilir. Örneğin faiz oranı modelleri, yeni teminat türlerinin eklenmesi ya da mevcut parametrelerin güncellenmesi gibi konular, topluluk oylamasıyla belirlenir. Bu sayede Compound, yalnızca teknik olarak değil, yönetimsel anlamda da merkeziyetsizlik ilkesine uygun olarak çalışır. COMP token aynı zamanda likidite madenciliği yoluyla kullanıcılara ödül olarak dağıtılarak, topluluk katılımı da teşvik edilir. Compound token dağılımı Compound’un Kurucusu Kimdir?Peki, Compound kurucusu kim? Bu noktada Robert Leshner öne çıkıyor. Robert Leshner kimdir? Robert Leshner, 2017 yılında Compound Labs’ı kurarak Compound protokolünü hayata geçiren kişi olarak tanınıyor. Leshner, finans ve teknoloji kesişiminde deneyimli bir isim: Chartered Financial Analyst (CFA) unvanına sahip olması ve bir dönem ekonomist olarak çalışmış olması finansal piyasalara dair derin bir bilgi birikimi olduğunu gösteriyor. Teknoloji tarafında ise Leshner, Compound’dan önce iki farklı yazılım girişimini kurmuş bir girişimci olarak tecrübe kazandı. San Francisco merkezli Compound Labs şirketini kurduktan sonra Leshner, Ethereum’un akıllı sözleşme yeteneklerini kullanarak merkeziyetsiz bir kredi piyasası yaratma vizyonunu ekibiyle birlikte gerçeğe dönüştürdü. DeFi alanında öncü isimlerden biri olan Robert Leshner, Compound protokolünün başarısıyla birlikte sektörde tanınmış ve saygı duyulan bir figür haline geldi. Hatta Leshner, DeFi hareketinin erken dönem liderlerinden biri olarak gösteriliyor ve bazı çevrelerce “DeFi’ın yaratıcılarından” biri olarak anılıyor. Robert Leshner. Kaynak: Fortune Geoffrey Hayes’in rolü nedir? Geoffrey Hayes, Compound’un diğer kurucu ortağı ve teknik mimar. Hayes, Compound Labs bünyesinde CTO (Chief Technology Officer) görevini üstlendi ve protokolün teknik geliştirmelerini yönetti. Yazılım mühendisliği kökenli olan Geoffrey Hayes, Ethereum dünyasında da tanınan bir geliştirici; Ethereum için alternatif bir istemci yazılım olan Exthereum’un en büyük katılımcılarından biri. Ayrıca Hayes, Compound’u kurmadan önce iki startup şirketin teknik kurucu ortağı olarak girişimcilik deneyimine sahip ve Postmates gibi büyük bir teknoloji şirketinde altyapı ekiplerini yöneterek ölçekli sistemler kurma tecrübesi edindi. Compound protokolünün akıllı sözleşme altyapısı, güvenlik mekanizmaları ve ölçeklenebilirlik çözümleri Hayes’in liderliğindeki ekip tarafından oluşturuldu. Bu sayede Compound, ilk günden itibaren sağlam bir teknik temel üzerine inşa edildi.Robert Leshner ve Geoffrey Hayes tarafından kurulan Compound Labs’ın DeFi ve kripto para alanındaki rolü, aslında oldukça büyük. Zira bu platform sadece Compound protokolünü geliştirmekle kalmadı, aynı zamanda DeFi ekosisteminin büyümesine de katkı sağladı. Compound Labs ekibi, protokolü 2020 yılında topluluğa devrederek tam anlamıyla merkeziyetsiz bir yönetime geçişi mümkün kıldı. Hatta 2020’nin “DeFi Summer” yani “DeFi yazı” olarak anılmasının en büyük sebeplerinden biri, Compound devrimi. Ayrıca Compound Labs, 2021’de duyurduğu Compound Treasury gibi yenilikçi ürünlerle DeFi hizmetlerinin kurumsal benimsenmesini artırmaya çalıştı. Sonuç olarak bu ikilinin vizyonu, kripto paralarda kredi verme (borç verme) ve borç alma kavramlarını geleneksel finansın tekelinden çıkarıp blockchain üzerine taşıdı.Sıkça Sorulan Sorular (SSS)Aşağıda, Compound hakkında sıkça sorulan bazı sorular ve cevaplarını bulabilirsiniz:Compound nedir ve nasıl çalışır?: Compound, Ethereum üzerinde çalışan bir merkeziyetsiz finans (DeFi) kredi protokolüdür. Kullanıcıların kripto paralarını platforma yatırarak faiz kazanmasına veya teminat göstererek kripto para kredisi almasına imkan tanır. Arada banka gibi bir aracı olmadığı için işlemler akıllı sözleşmelerce otomatik gerçekleştirilir. Compound’un çalışma mantığında, yatırılan varlıklar ortak havuzlarda toplanır ve buradan kredi çekmek isteyenlere dağıtılır. Faiz oranları, sistemdeki arz ve talebe göre gerçek zamanlı olarak belirlenir – likidite fazlaysa faiz düşer, talep fazlaysa faiz yükselir. Böylece Compound, sürekli denge halinde, kullanıcıların güvenle borç alıp verebildiği bir piyasa yaratır.COMP token ne işe yarar?: COMP token, Compound protokolünün yönetiminde kullanılan bir kripto para birimidir. COMP sahipleri, platformla ilgili önerileri oylama ve protokol kurallarını değiştirme yetkisine sahiptir. Örneğin yeni bir varlığın desteklenmesi, teminat oranlarının güncellenmesi gibi kararlar COMP topluluğunun oylarıyla alınır. Her COMP token bir oy hakkını temsil eder. Ayrıca Compound’un ilk topluluk teşvik programı kapsamında, platformu kullananlara bir ödül olarak COMP token dağıtılmıştır. Yani Compound’da borç alıp verenler bir dönem ekstra COMP kazanarak yönetişime katılmaya teşvik edilmişlerdir. Özetle COMP, kullanıcıları platforma bağlayan bir yönetişim ve ödül token’ıdır.Compound üzerinden nasıl faiz kazanılır?: Compound’da faiz kazanmak için öncelikle desteklenen kripto varlıklardan birini platforma yatırmanız gerekir. Bu işlemi yaptığınızda protokol size yatırdığınız miktarı temsil eden cToken’lar verir ve anında faiz kazanmaya başlarsınız. Kazandığınız faiz, yatırdığınız varlığın cinsinden ve anlık yıllık faiz oranına göre hesaplanır; getiri her blokta bileşik şekilde bakiyenize eklenir. Örneğin 1000 USDC yatırdığınızda ve yıllık faiz %2 ise, yıl sonunda yaklaşık 1020 USDC karşılığı bir değere ulaşmış olursunuz (faiz oranı yıl boyunca sabit kalırsa). Faiz oranları piyasa koşullarına göre sürekli değişebileceği için APY (yıllık getiri) değeri de dalgalanır, ancak siz varlıklarınızı çekene kadar kazandığınız tüm faiz ana paranıza eklenmiş olur. Compound, kriptoyla pasif gelir elde etmenin popüler yollarından biridir ve istediğiniz zaman anapara ile birlikte birikmiş faizi çekebilme esnekliği sunar.Compound’da kredi almak güvenli mi?: Compound, sektörde güvenilirliği yüksek olarak kabul edilen bir DeFi protokolüdür. Akıllı sözleşmeleri defalarca denetlenmiş (audit’lerden geçmiş) ve platform yıllardır büyük bir açık vermeden çalışmıştır. Bu açıdan teknik olarak güvenli olduğu söylenebilir. Compound kredi alma süreci de sistemik açıdan güvenlidir; çünkü her kredi işlemi fazla teminatla desteklenir ve gerektiğinde otomatik likidasyon mekanizması devreye girer, böylece borç verenlerin parası korunmuş olur. Ancak bireysel kullanıcı için “güvenli” kavramı, teminatınızı iyi yönetip yönetmediğinize bağlıdır. Eğer teminat olarak yatırdığınız varlığın değeri aniden düşerse ve borcunuz teminatı aşarsa pozisyonunuz likide edilip teminatınızı kaybedebilirsiniz. Bu yüzden Compound’da kredi alırken likidasyon riskine karşı dikkatli olmalısınız.Compound’un yönetişim sistemi nasıl işler?: Compound’un yönetişim sistemi tamamen COMP token sahipleri tarafından yürütülür. Platformla ilgili bir değişiklik veya güncelleme önerisi (proposal) ortaya çıktığında, bu öneri ilk olarak yeterli COMP desteği alırsa resmi oylamaya sunulur. Oylama akıllı sözleşmeler üzerinde gerçekleşir ve genellikle 3 gün sürer. Bu süre zarfında COMP token sahipleri “evet” veya “hayır” oylarını kullanırlar. Belirlenen çoğunluk eşiği aşılır ve “evet” oyları baskın çıkarsa teklif kabul edilir. Teklifin içeriği protokol parametrelerini değiştiren bir kod parçası olduğundan, oylama sonunda akıllı sözleşme otomatik olarak protokolü günceller (genellikle kabul edilen tekliflerin uygulanması için 2 günlük bir bekleme süresi bulunur, acil durumlar hariç). Bu süreçte Compound geliştirici ekibi veya kurucular doğrudan müdahil olmaz; tüm kararlar topluluk tarafından alınır ve uygulanır. Elbette kullanıcılar forumlar ve sosyal medya üzerinden teklifleri tartışır, artı ve eksilerini değerlendirir. Yönetişim sisteminin amacı, Compound’un merkeziyetsiz ve tarafsız kalmasını sağlamak, protokolün tüm paydaşlarının çıkarlarını gözeten kolektif bir yönetim modeli oluşturmaktır. Kısaca, Compound’da yönetişim COMP token’ların oy gücüyle işler ve bu da platformun geleceğini kullanıcıların eline bırakır.DeFi dünyasında pasif gelir ve merkeziyetsiz finansın işleyişini anlamak için JR Kripto Rehber serimize göz atın.

Theta (THETA) Nedir?
Theta Network (THETA), merkeziyetsiz bir video dağıtım ağı olarak tasarlanmış, blockchain tabanlı bir projedir. Amacı, video akışı (streaming) endüstrisindeki yüksek maliyet, düşük kalite ve merkezileşme sorunlarını gidermektir. Kullanıcıların atıl internet bant genişliği ve bilgisayar kaynaklarını paylaşmasını teşvik ederek içerik dağıtımını iyileştirir. Bu sayede Theta, bir Web3 medya altyapısı olarak, içerik dağıtım ağlarına (CDN’lere) alternatif video akış blockchain çözümü sunmaktadır. İşte Theta’nın ne olduğuna, tarihçesine, neden önemli ve değerli olduğuna ve kurucularına dair detaylı bir rehber...Theta’nın Tanımı ve Ortaya ÇıkışıTheta Network, eşler arası (P2P) paylaşım modeliyle çalışan, merkeziyetsiz bir video akış ve dağıtım platformudur. “Theta nedir?” sorusunu kısaca yanıtlamak gerekirse: Theta, kullanıcıların video izlerken aynı zamanda videoyu başkalarına ileterek (relay ederek) bant genişliği paylaşmasını sağlayan ve karşılığında ödül kazanmalarını mümkün kılan bir blockchain ağıdır. 2019 yılında kendi ana ağı (mainnet) piyasaya sürülen Theta, video streaming sektörüne merkeziyetsiz bir yaklaşım getirmeyi hedefler. Bu proje ilk olarak Theta Labs adıyla 2017’de ortaya çıkmıştır; Theta Labs’ın kurucuları Mitch Liu ve Jieyi Long, 2017 sonunda yayınladıkları teknik doküman (whitepaper) ile “merkeziyetsiz video dağıtım ağı” vizyonunu duyurmuşlardır. Theta Labs projesi, başlangıçta e-spor odaklı bir yayın platformu olan SLIVER.tv’nin deneyimlerinden doğmuştur ve merkezi altyapının kısıtları nedeniyle blockchain tabanlı bir çözüm geliştirme fikri bu şekilde filizlenmiştir.Theta’nın yenilikçi modeli, içerik izleyicilerini de ağın bir parçası haline getirir. Geleneksel video platformlarında ağ trafiğini yalnızca içerik dağıtım şirketleri yönetirken Theta’da kullanıcılar fazla bant genişliklerini ve işlemci güçlerini ağa sunarak video verisini diğer izleyicilere iletir, bu katkıları karşılığında TFUEL token’larıyla ödüllendirilir. Böylece Theta, izleyicilerin hem içerik tüketicisi hem de dağıtımcı olduğu bir “paylaşım ekonomisi” yaratır. Bu yaklaşım, ağdaki düğümlerin (node) çokluğu sayesinde video akışının kalitesini artırırken platformun işletme maliyetlerini düşürür. Son kullanıcılar video izlerken token kazanabildiği için ağa katılım teşvik edilmiş olur. Theta’nın kurucusu kimdir diye bakacak olursak; projenin ardındaki isimler Mitch Liu (Theta Labs CEO’su) ve Jieyi Long (CTO) olup, Theta ağı bu iki girişimcinin liderliğinde ve katkılarıyla hayata geçti (Kurucu ekibe yazının ilerleyen bölümlerinde detaylı değineceğiz).Theta’nın Tarihçesi: Önemli Dönüm NoktalarıTheta projesi, ortaya çıkışından bu yana hem teknik gelişmeler hem de iş birlikleri açısından birçok önemli dönüm noktasından geçti. Aşağıda kronolojik olarak Theta Network’ün tarihçesindeki kilit olayları bulabilirsiniz:2017: Theta Labs’ın kuruluşu ve whitepaper - Mitch Liu ve Jieyi Long öncülüğünde Theta Labs kuruldu. 2017 yılının sonlarında Theta Network’ün teknik raporu (whitepaper) yayınlanarak projenin temel vizyonu duyuruldu. Bu raporda, merkeziyetsiz video dağıtım ağı fikri ve kullanıcıların bant genişliği paylaşarak ödül kazanacağı model detaylandırıldı. Ayrıca Theta projesi bu dönemde YouTube kurucularından Steve Chen gibi danışmanların da dikkatini çekti ve destek buldu. Böylece Theta ne zaman çıktı? soruları yanıt buldu.2019: Ana Ağ (Mainnet) Lansmanı - Theta Network’ün kendi blockchain ağı, 15 Mart 2019 tarihinde resmi olarak başlatıldı. Bu lansmanla birlikte Theta, Ethereum üzerindeki ERC-20 token’ından kendi ana ağına geçiş yaptı. THETA token artık Theta’nın yerel (native) token’ı haline gelirken, "Theta coin nedir?" sorularının cevabı oldu. Aynı anda ikinci bir token olan Theta Fuel (TFUEL) da oluşturuldu. THETA, ana ağda yönetişim ve staking (pay alma) amaçlı kullanılırken, TFUEL işlem ücretleri ve ağdaki ödüller için kullanılacak şekilde tasarlandı (ilk yaratılışta 5 milyar TFUEL üretildi). Mainnet 1.0’ın lansmanı, Theta’nın merkeziyetsiz video dağıtım altyapısını hayata geçirmedeki ilk somut adımdı.2020: Guardian Node’lar ve TFUEL Kullanımı (Mainnet 2.0) - Mayıs 2020’de Theta Mainnet 2.0 sürümüne güncellendi. Bu güncellemeyle Guardian Node adı verilen topluluk düğümleri devreye alındı ve Theta ağı iki katmanlı bir konsensüs mekanizmasına geçti. Artık büyük şirketler veya kuruluşlar tarafından işletilen Validator Node’lar ilk blokları üretirken, en az 1,000 THETA stake eden bireysel Guardian Node’lar bu blokları doğrulayarak ağ güvenliğini sağlamaya başladı. Bu sayede Theta’nın blok zinciri, hem yüksek işlem kapasitesine ulaştı hem de binlerce topluluk düğümünün katılımıyla oldukça merkeziyetsiz bir yapıya kavuştu. TFUEL token nedir? sorusu da bu aşamada pratik bir karşılık buldu: Guardian Node ve Edge Node’lar (ağın uç noktaları) üzerinden video verisini aktaran kullanıcılar, yaptıkları katkı oranında TFUEL kazanarak Theta içindeki ekonomik model çalışmaya başladı. 2020 yılı ayrıca Google ile önemli bir ortaklığın başlangıcına sahne oldu; Google Cloud, Theta ağının kurumsal doğrulayıcılarından biri oldu ve altyapı desteği sağladı. Benzer şekilde Samsung gibi sektör liderleri de Theta’ya stratejik yatırım yapmaya ve ağ düğümleri çalıştırmaya bu dönemde başladılar. Guardian, Edge node'ları ve validatörlerden oluşan ağ. Kaynak: Theta whitepaper 2021: NFT Pazaryeri ve Yeni Ortaklıklar - Theta, Mart 2021’de Mainnet 3.0 güncellemesini gerçekleştirerek akıllı sözleşme desteğini ve Elite Edge Node konseptini getirdi. Elite Edge Node’lar, kullanıcıların TFUEL stake ederek standart edge node’larını yükselttiği ve ek ödüller kazandığı bir model sunarak ağın dağıtık video altyapısını güçlendirdi. 2021 yılı, aynı zamanda Theta ekosisteminin NFT alanına giriş yaptığı dönemdir. Theta Labs, ThetaDrop adında kendi NFT pazaryerini başlattı ve ilk olarak World Poker Tour (WPT) gibi içerik ortaklarının dijital koleksiyonlarını kullanıcılarla buluşturdu. Yıl içerisinde popüler sanatçı Katy Perry gibi isimlerin ThetaDrop üzerinden NFT koleksiyonları çıkaracağı duyuruldu, bu da Theta’nın sadece video dağıtımı değil, dijital sanat ve eğlence alanında da konumunu güçlendirdi. Kurumsal iş birlikleri açısından da 2021 önemliydi: Örneğin, Sony’nin Avrupa AR-GE birimi Theta’nın kurumsal doğrulayıcı konseyine katıldı. Sony Europe, Theta ağında kendi doğrulayıcı düğümünü çalıştırarak Google ve Samsung gibi halihazırda ağda bulunan devlerin yanına katıldı. Bu şekilde Theta’nın yönetim konseyinde dünya çapında teknoloji ve medya şirketleri yer almaya başladı. ThetaDrop ekranı. 2022 – 2023: Metachain ve Ekosistemin Büyümesi - Theta, 2022 yılında ölçeklenebilirliği artırmak amacıyla Theta Metachain konseptini duyurdu ve Aralık 2022’de Mainnet 4.0 ile Metachain’i hayata geçirdi. Metachain, Theta ana zincirine bağlı özelleşmiş alt zincirlerin çalışmasına imkân tanıyarak, video akışı, NFT, metaverse ve benzeri farklı kullanım durumları için paralel blockchain’ler oluşturulmasını sağladı. Bu teknik gelişme, Theta’nın gelecekte çok daha fazla işlemi çok daha hızlı gerçekleştirebilecek bir Web3 altyapı haline gelmesinin önünü açtı. 2022 ve 2023 yıllarında Theta ağı, mevcut ortaklıklarını derinleştirip yenilerini ekleyerek büyümesini sürdürdü. Özellikle medya ve eğlence sektöründe Lionsgate, MGM gibi içerik sağlayıcılarla ve American Idol gibi popüler programlarla iş birlikleri kuruldu. Theta Metachain mimarisi. Kaynak: Theta whitepaper'ı Samsung’un yeni nesil akıllı televizyonlarında Theta teknolojisinin entegre edilebileceğine dair adımlar atıldı. 2023 sonrası Theta Network, binlerce küresel node’dan oluşan geniş edge network’ü, kurumsal düzeyde ortakları ve gelişmiş özellikleriyle merkeziyetsiz video dağıtımında öncü platformlardan biri haline geldi. Theta Edge Node ekranı. Kaynak: Theta Docs 2024-2025: 2022’nin sonlarında tanıtılan Theta Metachain altyapısı, 2024 ve sonrasında Theta’nın ölçeklenebilirliğini ciddi şekilde artıran bir yapı haline geldi. Bu mimari, her biri farklı projelere ayrılmış paralel zincirlerin çalışmasına olanak tanıyor. Ayrıca 2024 sonlarında Theta Labs, yapay zeka (AI) projeleriyle daha fazla entegrasyon adımı attı. 2025 itibariyle Theta Edgecloud isimli bir AI entegrasyonu merakla bekleniyor.Theta Neden Değerli?Theta’nın değerini ve önemini, ayrıca "Theta ne işe yarar?" sorularının cevabını anlamak için, çözmeyi hedeflediği soruna ve getirdiği yeniliklere bakmak gerekiyor. Geleneksel video yayın platformlarında, içerik dağıtımı yüksek bant genişliği gerektirir ve genellikle merkezi sunucular/CDN’ler üzerinden gerçekleşir. Bu yapı, özellikle dünya geneline hitap eden yüksek çözünürlüklü (örn. 4K, 8K) veya VR yayınlarda “last mile” (son mil) adı verilen kullanıcıya ulaşmadaki tıkanıklık sorununu doğurur. Theta video dağıtımı ise bu soruna merkeziyetsiz bant genişliği paylaşımı ile çözüm sunar: Ağ üzerindeki binlerce edge node, videoları popüler olduğu bölgelerde önbelleğe alır ve yakın izleyicilere ulaştırır. Sonuç olarak içerik platformları, pahalı veri merkezi yatırımlarına daha az ihtiyaç duyar; izleyiciler ise daha akıcı ve yüksek kaliteli yayın deneyimi elde eder. Theta protokolü, izleyicinin yayını uzak bir sunucudan almak yerine mahalledeki bir diğer izleyiciden almasının mümkün olabileceğini göstererek, internet trafiğini akıllı ve dağıtık bir şekilde optimize eder. Bu yönüyle Theta, web3 medya altyapısı kavramının somut bir örneğidir ve geleneksel CDN sağlayıcılarına token teşvikli merkeziyetsiz bir alternatif oluşturur.Teknik açıdan Theta’yı özel kılan unsurlardan biri de çift token’lı (dual-token) ekonomi modeli ve çok katmanlı blockchain mimarisi. Peki, THETA ve TFUEL farkı nedir? Bu iki token, Theta ekosisteminde farklı rollere sahiptir ve birlikte ağın sürekliliğini sağlar. THETA, toplam sayısı 1 milyarla sınırlı olan ve yönetişim ile staking (madencilik benzeri, token kilitleyerek ağ güvenliğine katılma) amacıyla kullanılan tokendir. THETA token sahipleri, ağın yönetiminde söz sahibidir ve büyük doğrulayıcı node’ları (örn. Google, Samsung gibi) çalıştırmak veya topluluk Guardian Node’larına katılmak için THETA’larını stake ederler. TFUEL ise Theta zincirinin işlem ve operasyon token’ıdır. TFUEL, video akışı veri paylaşımı yapan düğümlere ödül olarak verilen, ayrıca akıllı sözleşme işlemlerinin, NFT basımının ve genel işlem ücretlerinin ödendiği “yakıt” token konumundadır. Özetle, THETA ağı güvence altına alıp yönetimde söz hakkı verirken, TFUEL ağı çalıştıran, mikro ödemeleri ve içerik paylaşım ödüllerini mümkün kılan token’dır. Bu ayrım, Theta’yı çift token modeliyle Ethereum’un ETH/GAS konseptine benzer bir yapıda konumlandırır; ancak Theta’da bu roller iki farklı token tarafından üstlenilir. Böylece içerik paylaşan kullanıcılar ödüllerini değeri daha sabit tutulan TFUEL ile alırken, sistemin kontrolü ve değeri THETA token etrafında şekillenir. Theta Network’ün bir diğer değer önerisi de arkasındaki kurumsal entegrasyon ve iş birlikleri. Ağın yönetişim konseyinde Google, Samsung, Sony gibi teknoloji devlerinin yer alması, Theta’ya hem güvenilirlik kazandırdı hem de gerçek dünya uygulamaları için kapıları araladı. Örneğin, Google’ın bulut altyapısını Theta.tv platformuna entegre etmesi, ağın ölçeklenebilirliği ve performansı için kritik bir destektir. Samsung ile ortaklıklar ise Theta teknolojisinin gelecekte akıllı televizyonlar ve mobil cihazlar gibi tüketici elektroniğine entegre edilebileceğinin sinyalini vermektedir. Nitekim Theta Labs’ın Samsung ile yaptığı iş birlikleri, Theta uygulamasının Samsung Galaxy telefonlarda veya Smart TV’lerde ön yüklü gelmesi gibi olanakları araştırmıştır. Bu tür bir cihaz seviyesi entegrasyon, Theta’nın benimsenmesini katlayarak artırabilecek bir gelişme olarak görülmekte. Ayrıca Theta’nın medya ve eğlence sektöründe de önemli ortakları var: Hollywood stüdyoları (Lionsgate, MGM), ünlü sanatçılar (Katy Perry) ve popüler programlar (American Idol) Theta ağı üzerinde NFT ve dijital koleksiyon projeleri yürütmekte.Theta’nın Kurucusu Kim?Theta Network’ün ardındaki ekip, teknoloji ve girişimcilik alanında deneyimli isimlerden oluşmakta. Theta kurucusu kim? sorusunun cevabı iki kişiyi işaret ediyor: Mitch Liu ve Jieyi Long. Bu iki kurucu ortak, birbirini tamamlayan yetenek ve vizyonlarıyla Theta Labs’ı hayata geçirmiştir.Mitch Liu: Mitch Liu kimdir? Theta Labs’ın CEO’su ve kurucu ortağı olan Mitch Liu, teknoloji ve oyun sektöründe köklü bir geçmişe sahiptir. 2010 yılında mobil oyun alanında öne çıkan Gameview Studios’un kurucularından biri olan Liu, özellikle “Tap Fish” adlı oyunun yakaladığı başarıyla tanınır. Gameview Studios kısa sürede milyonlarca kullanıcıya ulaşmış ve Japon oyun devi DeNA tarafından satın alınmıştır. Mitch Liu, oyun sektöründeki ilk girişiminden önce 2007’de Tapjoy adlı mobil reklam ve uygulama içi ödeme şirketinin de kurucuları arasında yer almıştır. Eğitimini MIT Bilgisayar Mühendisliği (Lisans) ve Stanford MBA programlarında tamamlayan Liu, Silikon Vadisi’nde çeşitli girişimlere mentorluk ve melek yatırımcılık yapmıştır. Aynı zamanda MIT’de oyun ve VR odaklı bir hızlandırma programı olan Play Labs’de mentor olarak görev almış, blockchain ve oyun kesişimindeki yenilikleri desteklemiştir. Mitch Liu’nun e-spor ve video akışı alanına yönelimi, 2015 yılında kurucusu olduğu SLIVER.tv platformuyla devam etmiştir. SLIVER.tv, VR (sanal gerçeklik) teknolojisiyle e-spor turnuvalarını 360° video olarak yayınlayan öncü bir girişimdir. Theta Network fikri de aslında SLIVER.tv’nin yaşadığı bant genişliği ve dağıtım sorunlarına blockchain tabanlı bir çözüm arayışıyla doğmuştur. Mitch Liu, Theta’da kullanıcıların da kazanacağı paylaşım modelini öngörerek projenin iş vizyonunu şekillendirmiştir. Jieyi Long ve Mitch Liu Jieyi Long: Theta Labs’ın diğer kurucu ortağı ve CTO’su (Chief Technology Officer) olan Jieyi Long, ağın teknik mimarisinin arkasındaki lider isimdir. Akademik olarak Pekin Üniversitesi’nde mikroelektronik alanında lisans, Northwestern University’de bilgisayar mühendisliği alanında doktora yapmış olan Long, yüksek başarımalı dağıtık sistemler ve algoritmalar konusunda uzmanlaşmıştır. Jieyi Long, sanal gerçeklik (VR), oyun ve büyük ölçekli dağıtık sistemler konularında yıllarca çalışmış; bu alanlarda birçok patent sahibi olmuştur. Özellikle 360° VR video akışı ve blockchain tabanlı veri dağıtımı konularındaki patentleri, Theta Network’ün temelini oluşturan yenilikler. Long’un girişimci tarafı da güçlüdür: Theta’dan önce, Mitch Liu ile birlikte SLIVER.tv’nin kurucu ortağı olarak e-spor VR yayıncılığını geliştirdiler. Ayrıca Long, geçmişte MadSkill Gaming Studios isminde, mobil platformlar için gerçek zamanlı çok oyunculu oyun motoru geliştiren bir şirketin de kurucuları arasındadır. Theta Network’ün teknik vizyonu (yani merkezî bir sunucuya ihtiyaç duymadan, akıllı sözleşmelerle desteklenen küresel bir veri yayını altyapısı kurmak) büyük ölçüde Long’un yenilikçi yaklaşımı sayesinde gerçeğe dönüştü. Long, blockchain teknolojisini video akışıyla birleştiren Theta protokolünün mimarı olarak görülmekte.Sıkça Sorulan Sorular (SSS)Aşağıda, Theta hakkında sıkça sorulan bazı sorular ve cevaplarını bulabilirsiniz:Theta nedir ve hangi sorunu çözer?: Theta Network, blockchain teknolojisini kullanarak kurulmuş merkeziyetsiz bir video akış platformudur. Geleneksel video streaming servislerinde içerik, sınırlı sayıdaki merkezi sunucu ve veri merkezleri üzerinden iletilir. Theta ise izleyiciler arasında peer-to-peer (eşten eşe) veri paylaşımını teşvik ederek bu modelde devrim yapar. İzleyiciler izledikleri videoyu aynı zamanda çevrelerindeki diğer kullanıcılara aktarır ve karşılığında token ödülleri alır. Bu sayede Theta, yüksek bant genişliği ihtiyacı (özellikle son kullanıcıya yakın kısımda, “last mile” sorunu) ve yüksek CDN maliyeti gibi problemleri çözüp, daha ucuz ve kaliteli bir içerik dağıtımı sunar.THETA ve TFUEL farkı nedir?: THETA ve TFUEL, Theta Network’ün iki yerel kripto para birimidir ancak farklı işlevlere sahiptir. THETA, ağın yönetişim (governance) token’ıdır; toplam arzı 1 milyar ile sabittir ve doğrulayıcı/guardian node olmak için THETA token stake etmek gerekir. THETA sahipleri, ağ yönetimine katılır ve önemli protokol değişikliklerinde oy hakkına sahiptir. TFUEL ise Theta’nın operasyonel token’ı olup işlem ücretlerinin ödenmesi ve video dağıtımına katkı sağlayanlara ödül verilmesi amacıyla kullanılır. Özetle, THETA ağı güvence altına almak ve yönetmek için kullanılırken, TFUEL ağ içi ekonomi (ödüller, ödemeler) için kullanılır. Bu iki token birlikte Theta ekosisteminin dengeli çalışmasını sağlar; örneğin izleyiciler TFUEL kazanırken, büyük pay sahipleri THETA’larını kilitleyerek ağın güvenliğini sağlarlar.Theta nasıl çalışır ve kimin kontrolünde?: Theta Network, çok katmanlı bir node yapısı ve özgün bir konsensüs mekanizması ile çalışır. Ağın kontrolü tek bir merkezde değildir; aksine Validator Node ve Guardian Node katmanlarından oluşan dağıtık bir yapı vardır. Büyük kurumlar ve şirketler (örneğin Google, Samsung, Sony gibi) veya büyük THETA sahipleri Validator Node olarak blok üretirler. Topluluk üyeleri ise daha düşük eşikle Guardian Node olarak bu blokları doğrular ve konsensüsü sağlar. Bu çok seviyeli BFT (Byzantine Fault Tolerance) konsensüs mekanizması, binlerce katılımcının güvenli şekilde ortak karar almasını mümkün kılar. Sonuçta Theta ağında karar alma ve blok üretme süreci, birkaç büyük şirket ile geniş topluluk node’larının iş birliğiyle yürütülür. Hiçbir tek birim tüm ağı kontrol edemez; ağ yönetimi THETA token sahiplerinin oy hakkı ve katılımıyla, doğrulayıcı konseyin (Google, Samsung, Sony vb. üyelerin) koordinasyonunda gerçekleşir. Bu yapı sayesinde Theta hem kurumsal düzeyde desteklenir hem de topluluk tarafından güvence altına alınır.Theta ile video akışı nasıl merkeziyetsizleşir?: Theta, video akışını merkeziyetsiz hale getirmek için Edge Node adı verilen uç (edge) node’lardan yararlanır. Bu edge node’lar, bireysel kullanıcıların bilgisayarları, telefonları veya akıllı televizyonları olabilir. Bir kullanıcı Theta destekli bir yayın izlerken cihazı, videonun parçalarını aynı yayını izleyen yakınlardaki diğer kullanıcılara da gönderir. Böylece merkezi bir sunucuya ihtiyaç duymadan, izleyiciler arasında bir mesh ağ oluşur ve video içeriği bir nevi “kullanıcıdan kullanıcıya CDN” modeliyle dağıtılır. Theta protokolü, hangi kullanıcının kime veri göndereceğini, kimin ne kadar paylaştığını ve ne kadar TFUEL ödülü alacağını otomatik olarak yönetir. Ayrıca 2021’de gelen Elite Edge Node sistemiyle, kullanıcılar TFUEL stake ederek sürekli açık kalan, daha kararlı uç sunucular haline gelebilir ve video akışının kesintisiz ve yüksek kaliteli olmasını desteklerler. Theta’nın kurumsal ortakları kimlerdir?: Theta Network, başlangıçtan itibaren önemli kurumsal ortaklar ve yatırımcılar tarafından desteklenmiştir. Google, Samsung ve Sony, Theta’nın en bilinen kurumsal ortakları arasındadır ve bu şirketler Theta’nın Enterprise Validator (Kurumsal Doğrulayıcı) node’larını işletmektedir. Örneğin Google Cloud, hem doğrulayıcı node çalıştırmış hem de Theta’nın altyapısına bulut hizmetleri sağlamıştır. Samsung’un yatırım kolu Samsung NEXT, Theta’ya erken aşamada yatırım yapmış; Samsung ayrıca Theta uygulamasını cihaz ekosistemine entegre etmeyi değerlendirmiştir. Sony Europe, 2021’de Theta’nın yönetim konseyine katılarak Avrupa’daki bir doğrulayıcı node’unu üstlenmiştir. Bunların yanı sıra eğlence ajansı Creative Artists Agency (CAA), blockchain yatırım fonları (Blockchain Ventures, DHVC gibi) ve kripto sektörü oyuncuları (ör. Binance) da Theta’nın kurumsal destekçileri ve ortakları arasında. Web3 medya altyapılarını ve THETA’nın gelecekteki rolünü keşfetmek için JR Kripto Rehber serimize göz atmaya devam edin.

Circle, Ulusal Banka Lisansı İçin Resmen Başvuru Yaptı: USDC İçin Anlamı Ne?
Kripto para sektörünün en büyük ikinci stablecoin ihraççısı olan Circle, geleneksel finans dünyasıyla ilişkilerini derinleştirmek amacıyla dikkat çekici bir adım attı. Şirket, ABD’de ulusal banka lisansı almak için resmi başvurusunu gerçekleştirdi. Reuters tarafından paylaşılan bilgilere göre bu lisans, Circle’a kendi rezerv varlıklarını saklama ve kurumsal müşteriler için kripto varlıkları emanet etme yetkisi tanıyacak.Circle, büyük bir başvuru yaptıDünyanın en büyük ikinci stablecoin şirketi olan Circle, geleneksel finans sistemine entegrasyon yolunda bir adım daha attı. Reuters'ın haberine göre şirket, ABD'de ulusal bir banka lisansı almak için resmi başvuruda bulundu. Bu hamle, Circle’ın bu ay içinde gerçekleştirdiği başarılı halka arz sürecinin hemen ardından geldi.Circle Internet Group, borsada "CRCL" sembolüyle işlem görmeye başladığı 5 Haziran’daki halka arzında büyük bir ilgiyle karşılaştı. Hisse başı fiyat 31 dolar olarak belirlenirken, işlem gördüğü ilk gün %167 oranında artış gösterdi. Halka arz, 25 kat fazla talep alarak son yılların en dikkat çeken IPO’larından biri olarak kayıtlara geçti. Şirketin hisse değeri şu anda 181 dolar seviyelerinde seyrediyor ve bu da Circle’a 40 milyar doların üzerinde bir piyasa değeri kazandırıyor. Circle’ın başvurduğu ulusal banka lisansı, ABD Para Denetleme Ofisi (OCC) tarafından veriliyor. Eğer onaylanırsa, şirket kendi rezerv varlıklarının saklama hizmetini verebilecek ve kurumsal müşterileri adına kripto varlıkları güvenli biçimde tutabilecek. Ancak lisans, geleneksel bankalarda olduğu gibi nakit mevduat kabul etme ya da kredi verme yetkisi sağlamayacak. OCC bünyesinde faaliyet gösterecek olan yeni birimin adı ise “First National Digital Currency Bank, N.A.” olarak belirlendi.Uzun süredir bir banka statüsü elde etmeye çalışan Circle, daha önce çeşitli iddiaları yalanlayarak ulusal bir tröst lisansı veya endüstriyel banka lisansı için başvuru yapmadığını açıklamıştı. Ancak şimdi attığı bu adım, Circle’ın geleneksel finans dünyasındaki yasal çerçeveye daha da yakınlaşma isteğini gösteriyor.Sonuç olarak, Circle’ın bu hamlesi kurumsal yatırımcılar açısından oldukça kritik bir gelişme. Ancak aynı zamanda regülasyonlar açısından da stratejik bir avantaj yaratabilir. Bernstein analistleri, bu haftanın başında yayınladıkları raporda, Circle'ın çıkardığı USDC stablecoin'inin, GENIUS Act yasası altında en büyük regüle edilmiş stablecoin haline gelmesinin muhtemel olduğunu belirtti. Bu durum, şirkete “regülasyon açısından erken davranma avantajı” sağlayabilir.Circle’ın USDC token’ı şu anda 61,5 milyar dolarlık piyasa değerine sahip ve piyasanın en çok kullanılan ikinci stablecoin’i konumunda.

Trump’ın Dev Yasa Paketinde Kripto Düzenlemeleri: 4 Temmuz Hedefi Tehlikede mi?
ABD Başkanı Donald Trump’ın 4 Temmuz Bağımsızlık Günü’ne kadar yasalaştırmayı hedeflediği dev yasa paketi “Big Beautiful Bill” (Büyük Güzel Yasa), Senato’daki yoğun tartışmalar ve ekleme teklifleri nedeniyle gecikmeye başladı. Yasanın bütçe ve vergi düzenlemeleri dışında kripto varlıkları da kapsayan çeşitli maddeleri, Kongre üyeleri arasında görüş ayrılıklarına yol açtı. Bu durum, süreci daha da karmaşık hale getirirken, bazı önemli düzenlemeler şimdiden öne çıkmaya başladı.Kriptoya vergi muafiyeti teklifi: Lummis sahnedeCumhuriyetçi Senatör Cynthia Lummis, yasa tasarısına eklediği bir maddeyle ABD’deki kripto kullanıcılarını ve özellikle madencileri yakından ilgilendiren bir vergi reformu önerdi. Lummis’in teklifine göre, 300 dolar altındaki kripto işlemlerinden ve yıllık toplamı 5000 doları geçmeyen işlemlerden vergi alınmaması hedefleniyor. Bunun yanında airdrop, staking ve madencilik yoluyla elde edilen kripto gelirlerinin de, satılana kadar vergilendirilmemesi öngörülüyor. Senatör Lummis yaptığı açıklamada, “Madenciler ve staker’lar yıllardır iki kez vergilendiriliyor: ilki blok ödülünü aldıklarında, ikincisi ise satış anında. Bu adaletsizliğe son vermeliyiz” ifadelerini kullandı. Ayrıca önerge, kripto borç verme anlaşmalarının çoğunun vergiden muaf tutulmasını ve 'wash-sale' (vergi avantajı için satış-alım döngüsü) kurallarının kriptoya uygulanmasını da içeriyor.Bu hamle, Cumhuriyetçiler arasında kripto dostu duruşuyla bilinen Lummis’in uzun süredir yürüttüğü düzenleme çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Nitekim Lummis daha önce de sabit coin düzenlemelerini kapsayan GENIUS Act'in hazırlanmasında başrol oynamıştı.Warren’dan sert kripto yasağına retÖte yandan Demokrat Senatör Elizabeth Warren ve Jeff Merkley’nin önderlik ettiği, devlet yetkililerinin ve aile üyelerinin kripto varlık sahibi olmasını veya bu alanda tanıtım yapmasını yasaklayan teklif Senato’da reddedildi. Tasarı, başkan, başkan yardımcısı, Kongre üyeleri gibi birçok kamu görevlisinin yanı sıra eşlerini ve çocuklarını da kapsayacak şekilde genişletilmişti. Hatta, Elon Musk gibi geçici kamu görevlilerini de görevden ayrıldıktan sonraki bir yılı kapsayacak şekilde sınırlandırmayı amaçlıyordu.Lummis, bu öneriye karşı çıkarak, “Etik kaygıları anlıyorum, ancak bu teklif Amerikan inovasyonunu ve rekabet gücünü baltalar” diyerek tasarının kapsamının aşırı olduğunu savundu.Trump’ın 4 Temmuz hedefi tehlikedeYasa teklifi Mayıs ayında Temsilciler Meclisi’nde 215’e karşı 214 gibi kıl payı bir oyla geçmişti. Ancak Senato’da Cumhuriyetçilerin az farkla sahip olduğu çoğunluk, süreci uzatıyor. "Vote-a-rama" adı verilen ve yüzlerce değişiklik teklifinin hızlı oylamalara sunulduğu süreç günlerce devam etti. Şu ana kadar yüzlerce maddeye ilişkin müzakereler gece saatlerine kadar sürdü ve halen bir uzlaşmaya varılmış değil. Bu nedenle tasarının Temsilciler Meclisi'ne zamanında dönerek 4 Temmuz'a kadar yasalaşması olasılığı düşmüş görünüyor.Elon Musk’tan sert tepki: “Yeni parti kurarım”Tasarının getirdiği harcama yetkileri ve muhtemel borç artışı, Tesla CEO’su Elon Musk’ı da harekete geçirdi. Daha önce Trump’ın kampanyasını destekleyen Musk, X (eski Twitter) üzerinden yaptığı paylaşımda, “Bu delice harcama yasası geçerse, ertesi gün yeni bir parti kurarım” diyerek “America Party” isimli yeni bir siyasi hareketin sinyallerini verdi.Musk, yasanın 10 yıl içinde ABD borcuna 3.3 trilyon dolar yük getireceğini savunarak, “Hükümet harcamalarını azaltma sözü verip de bu yasaya evet diyen her Kongre üyesi utanç duymalı. Onları seçimde devirmek için elimden geleni yapacağım” dedi.

Moo Deng (MOODENG) Nedir?
MOODENG, sevimli bir cüce su aygırı (hipopotam) temalı eğlenceli bir kripto para birimi olarak 2024’te ortaya çıktı. Topluluk odaklı bu meme coin, kısa sürede internet esprileri ve viral içerikler sayesinde büyük ilgi gördü. “Moo Deng” ismi, Tayland’daki Khao Kheow Açık Hayvanat Bahçesi’nde yaşayan ünlü yavru su aygırından geliyor. Bu proje, geleneksel yatırım araçlarından ziyade mizah ve topluluk gücünü arkasına alarak kripto dünyasında yer edindi. Solana blockchain'i üzerinde başlatılan meme coin MOODENG, “Moo it or lose it” (Türkçesiyle “Moo’la ya da kaybet”) mottosuyla kullanıcılarını trene katılmaya davet edercesine esprili bir mesaj veriyor. Peki, inek temalı bu coin neden popüler oldu ve altında yatan fikir nedir? İşte Moo Deng projesinin doğuşundan kullanım alanlarına kadar kapsamlı bir rehber.Moo Deng’in Tanımı ve Ortaya ÇıkışıMoo Deng nedir? MooDeng coin nedir? Moo Deng, 2024 yılında topluluk girişimiyle doğmuş, Solana tabanlı bir meme coin projesi. Temelinde gerçek bir hikâye ve internet fenomeni yatıyor: Tayland’da dünyaya gelen ve birkaç aylıkken videolarıyla viral olan “Moo Deng” adlı yavru cüce su aygırı, bu kripto paranın ilham kaynağı. Ayrıca, Moo Deng'in popülaritesi, Ethereum'un kurucu ortağı Vitalik Buterin'in dikkatini çekti. Buterin, Moo Deng'in "evlatlık babası" olduğunu ilan etti ve Tayland'daki Khao Kheow Açık Hayvanat Bahçesi'ne 10 milyon Tayland bahtı (yaklaşık 294.000 dolar) bağışta bulundu. Bu bağış, Moo Deng ve ailesi için özel bir yaşam alanı oluşturulmasına katkı sağladı. Proje geliştiricileri, sevimli hipopotam Moo Deng’in internet şöhretini kripto dünyasına taşıyarak eğlenceli ve topluluk odaklı coin konseptini hayata geçirdi. 2024 yılının Eylül ayında Solana ekosisteminde piyasaya sürülen MOODENG token, hızlı ve düşük ücretli işlemlere imkân veren Solana ağını tercih etti. Herhangi bir şirket destekli olmadan, tamamen internet topluluğunun sahiplenmesiyle büyüyen bu proje ilk aşamada bir airdrop kampanyasıyla binlerce kullanıcıya ücretsiz 1.500 MOODENG token dağıtarak ilgiyi üzerine çekti.Moo Deng projesinin amacı, mizah ve finansal yatırımı harmanlayan bir deneyim sunuyor. “Moo it or lose it” sloganı da bu amacı yansıtıyor. Bu ifadeyle topluluğa, treni kaçırmamaları ve eğlenceye katılmaları çağrısı yapılıyor. Projenin kurucuları kendilerini ciddiye almaktan çok, kripto alanında keyifli bir topluluk yaratmaya odaklı. Nitekim MOODENG token’ın somut bir kullanım amacı veya teknik bir whitepaper’ı başlangıçta bulunmamaktaydı. Değeri büyük ölçüde piyasa katılımcılarının ilgisine ve esprinin popülerliğine bağlı görüldü. Ancak bu durum, 2024 yılının sonlarında patlayan viral ilgi sayesinde token’ın hızla benimsenmesine engel olmadı.Moo Deng’in Tarihçesi: Önemli Dönüm NoktalarıMOODENG'in kısa sürede internetin en çok konuşulan meme coin 2024 projelerinden biri haline gelmesi elbette tesadüf değildi. Bu başarı, yalnızca sevimli bir hipopotam figürüne dayanmıyor; arkasında dikkat çekici bir topluluk hareketi, mizahi pazarlama kampanyaları ve yaratıcı etkinlikler yer alıyor. Moo Deng’in yükselişi, ilk token lansmanından itibaren sosyal medyada yayılan viral kampanyalara, eğlenceli “süt staking” aktivitelerine ve NFT/metaverse alanında attığı adımlara kadar bir dizi dönüm noktasına dayanıyor. İşte MOODENG'in toplulukla birlikte şekillenen dinamik yolculuğuna dair en dikkat çeken gelişmeler…İlk token lansmanı ve viral büyüme: Moo Deng (MOODENG) token resmi olarak 2024 sonbaharında Solana üzerinde piyasaya çıktı. Lansmanını takip eden ilk üç hafta içinde token fiyatı %1400 gibi şaşırtıcı bir oranda yükseldi. Bu muazzam büyüme, büyük ölçüde internet üzerinde oluşan FOMO (fırsatı kaçırma korkusu) ve Moo Deng hippo memesinin kültürel cazibesinden kaynaklandı. Örneğin, anonim bir erken yatırımcı sadece 800 dolarlık MOODENG alımıyla birkaç hafta içinde 3,5 milyon dolar kâr elde ederek haber oldu. 2024 yılının Kasım ortasında MOODENG fiyatı 0,68 dolar ile tarihi zirvesine ulaştı. Bu dönemde proje, viral coinler 2024 listesine girmeyi başardı. Erken dönemde benimseyen topluluk üyeleri, kendilerini esprili bir dille “Moo Gang” olarak adlandırıp sosyal medyada projeyi sahiplenmeye başladı.#MooForce kampanyası ve sosyal medya etkisi: Ekim 2024 civarında topluluk, X (Twitter) platformunda #MooForce etiketiyle bir kampanya başlattı. Amaç, olabildiğince çok kişiye ulaşmak ve MOODENG etrafında bir hareket yaratmaktı. Kısa sürede yüzlerce mizahi gönderi, meme ve paylaşım #MooForce etiketiyle yayılmaya başladı. Bu kampanya sayesinde MOODENG, Twitter gündeminde kendine yer buldu ve kullanıcı tabanını katlayarak büyüttü. Girişim, tıpkı Dogecoin’in “Doge Army”si veya Shiba Inu’nun “Shib Army”si gibi bir topluluk bilinci oluşturdu. MooForce, MOODENG topluluğunun esprili “güç birliğini” temsil ediyordu. Hatta proje ekibi çeşitli meme yarışmaları düzenleyerek en yaratıcı Moo Deng paylaşımlarını ödüllendirdi. Bu sayede komik videolar, TikTok klipleri ve görseller elden ele dolaştı. Özellikle 2024 sonunda MOODENG’in büyük bir borsada listelenme haberi duyulunca, #MooForce hareketiyle birlikte token fiyatı bir saat içinde %80 sıçrama yaptı. Moo Deng'i destekleyen bazı büyük borsalar. Kaynak: Moodengsol.com İlk “süt staking” mizahi farming etkinliği: 2025 yılının başlarında Moo Deng topluluğu, “süt staking” adını verdikleri esprili bir yield farming etkinliği düzenledi. Bu etkinlikte MOODENG sahipleri token’larını belirli akıllı sözleşmelere kilitleyerek “süt sağma” temalı ödüller kazandı. Elbette ortada gerçek süt yoktu; ancak kazanılan MOODENG ödülleri, süt şişesi ikonlarıyla temsil edilerek bu esprili temaya uygun hale getirildi. Süt staking etkinliği, geleneksel DeFi dünyasındaki staking kavramını eğlenceli bir parodiye dönüştürdü. Katılımcılar, yüksek APR (yıllık getiri) oranlarından yararlanırken bir yandan da sosyal medyada kendi “çiftlik” ilerlemelerini mizahi bir dille paylaştılar. Bu mizahi farming etkinliği sayesinde proje, sadık topluluk üyelerini ödüllendirirken kripto dünyasına da esprili bir yenilik kattı. Bazı kullanıcılar %100’ü aşan yıllık getiri oranlarından bahsederek süt staking’in “kaymağını” topladıklarını dile getirdiler. Etkinlik süresince #GotMilk ve #MilkFarming gibi etiketler de trend oldu, “MooDeng milk farming” aramaları yaygınlaştı ve MOODENG, 2025’te meme coin mizah projeleri arasında yaratıcı örneklerden biri olarak anılmaya başlandı. NFT serileri ve metaverse planları: Moo Deng projesi, yalnızca token ve staking ile sınırlı kalmayıp dijital koleksiyonlar ve metaverse alanına da adım atma hazırlıkları yaptı. 2025 ortalarına doğru ilk NFT serisinin duyurusu yapıldı. Bu NFT serileri, Moo Deng’in sevimli hipopotam karakterini farklı tasarımlarla ölümsüzleştiren dijital koleksiyonlardan oluşuyordu. Sınırlı sayıda üretilen bu NFT’ler, sahiplerine topluluk içinde özel ayrıcalıklar sunmak için tasarlandı. Moo Deng NFT serisi. Kaynak: OpenSea Örneğin, belirli NFT’leri elinde tutan kullanıcılar ileride gelecek bir oyunda veya metaverse ortamında özel bir karaktere veya özelliğe sahip olabileceklerdi. Proje yol haritasında metaverse planları da yer aldı: Moo Deng evrenini sanal dünyaya taşımak, belki de bir “Hippo World” adıyla bir mini metaverse oluşturmak gündeme geldi. Henüz geliştirme aşamasında olan bu fikir, topluluğun kendi maskotlarıyla etkileşime girebileceği, NFT ile mizahi yatırım deneyimini sanal ortama taşıyabileceği bir platform yaratmayı hedefliyor. Kısacası Moo Deng, başlangıçtaki basit meme coin imajından sıyrılarak NFT koleksiyonları ve olası metaverse entegrasyonlarıyla ekosistemini genişletme yolunda adımlar attı.Moo Deng Neden Değerli?Moo Deng’in en değerli yönü, arkasındaki güçlü ve özverili topluluk (MooDeng topluluğu) olarak öne çıkıyor. Bu proje, merkezi bir otorite veya şirket yerine, binlerce internet kullanıcısının ortak ilgisiyle büyüdü. Mizahi paylaşımlar, viral coin kampanyaları ve kullanıcıların sahiplik duygusu MOODENG’e gerçek değerini kazandırdı. Topluluk üyeleri sadece yatırımcı değil aynı zamanda projenin pazarlamacıları gibiydi: Her gün sosyal medyada yeni bir Moo Deng esprisi, fan art (hayran çizimleri) veya fikir görmek mümkündü. Örneğin, Telegram ve Discord kanallarında kullanıcılar yatırım stratejilerinden çok, yeni çıkacak meme’leri tartışıyor ve proje için gönüllü olarak içerik üretiyorlardı. Bu canlı topluluk odaklı coin kültürü, MOODENG’e sürekli bir görünürlük ve benimseme kazandırdı. Sonuçta, meme coin dünyasında topluluk ne kadar büyük ve aktifse, projenin ayakta kalma ve talep görme şansı da o kadar artar. Moo Deng topluluğu da bu açıdan projenin belkemiği durumunda. X'te birçok Moo Deng paylaşımı yapıldı. Kaynak: Moodengsol.com MOODENG token, uzun vadeli yatırımcı (HODLer) kitlesini teşvik etmek amacıyla çeşitli staking ve ödüllendirme mekanizmaları sunar. Kullanıcılar ellerindeki MOODENG’leri desteklenen platformlarda kilitleyerek pasif gelir elde edebilirler. Örneğin, bazı merkeziyetsiz finans platformlarında MOODENG stake edenlere yıllık %20’nin üzerinde getiri vaat eden programlar görülmüştür. Projenin esprili yaklaşımı burada da devreye giriyor: Stake eden kullanıcılar için “süt ödülleri” gibi temalar kullanılarak klasik staking işlemi eğlenceli hale getirildi. Moodeng staking kavramı, yatırımcıları tokenlarını satmak yerine biriktirmeye ve ağın güvenliğine katkı sunmaya teşvik ediyor. Bu sayede hem dolaşımdaki arz dengeleniyor hem de uzun vadeli inananlar ödüllendiriliyor. Gelecekte devreye girmesi planlanan MooSwap gibi merkeziyetsiz borsalarda likidite sağlayıcılarına da ek MOODENG teşvikleri sunulması hedefleniyor. Ödül sistemlerinin bir diğer yönü de topluluk etkinlikleri: Belirli aralıklarla düzenlenen airdrop’lar, meme yarışması ödülleri veya NFT claim’leri ile aktif katılımcılar ekstra token kazanma şansı yakalıyor. Moo Deng’i değerli kılan belki de en özgün yön, mizah ile yatırım kültürünü bir potada eritmesi. Kripto para yatırımı ciddi riskler ve analizler gerektiren bir alanken, Moo Deng bu ciddiyeti mizahla yumuşatarak yeni bir yaklaşım getirdi. Proje kendini ilk “boğa inek” (bullish cow) temalı coin olarak tanımlayarak absürtlüğü kucakladı. Hem ayı piyasasında hem boğa piyasasında trende uyacak esprili bir duruş sergiliyor: Logosu bir ineği anımsatan sevimli hipopotam figürüyle “crypto cash cow” (nakit ineği) olarak lanse ediliyor. Bu yaklaşım, topluluğa “hepimiz burada eğleniyoruz, kazanırsak ne âlâ” mesajı vererek stresli yatırım atmosferini dağıtıyor. Örneğin, 2025 başlarında düzenlenen meme yarışmalarında birincilere MOODENG ödülü verilirken, yarışma teması “En komik Moo Deng yatırım tavsiyesi” gibi ironik konulardan oluştu. Böylece katılımcılar hem güldü hem kazandı. Bu mizahi yatırım kültürü, projenin etrafında sıkı bir bağ oluşturdu; insanlar sadece kâr için değil, eğlencenin parçası olmak için de MOODENG tutmaya başladılar. Sonuç olarak, Moo Deng örneği gösteriyor ki kriptoda mizah, doğru kullanıldığında güçlü bir topluluk oluşturma ve projeye değer katma aracı olabilir.Moo Deng projesi başlangıçtaki merkeziyetsiz topluluk ruhunu daha da ileriye taşıyarak bir DAO (Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon) yapısına geçmeyi hedefliyor. Geliştiriciler, yönetim modeliyle tüm MOODENG sahiplerine proje kararlarında söz hakkı tanımayı planladıklarını duyurdular. Bu kapsamda, akıllı sözleşmeler aracılığıyla oylama sistemi kurulacak ve topluluk üyeleri örneğin geliştirme bütçesi, pazarlama stratejileri veya partnerlik anlaşmaları gibi konularda oy kullanabilecekler. DAO yönetişimi, projenin topluluk odaklı coin vurgusunu pekiştirerek hiçbir tekil kurucunun projeyi keyfi yönlendirmemesini sağlayacak. 2025 itibarıyla MooDeng, DAO meme projeleri arasına girmemiş, tam anlamıyla faaliyete geçmemiş durumda.Öte yandan, MOODENG ekosisteminin eğlenceli tarafı NFT içeriklerle zenginleştiriliyor. NFT ile mizahi yatırım anlayışı çerçevesinde piyasaya sürülen Moo Deng NFT koleksiyonları, hem görsel olarak proje maskotunu ölümsüzleştiriyor hem de sahiplerine çeşitli faydalar sunuyor.Moo Deng’in Kurucusu Kimdir?Birçok ünlü meme coin projesinde olduğu gibi Moo Deng’in de kurucusu (veya kurucuları) belirsizliğini koruyor. Resmi olarak proje, topluluk tarafından başlatılmış bir meme coin olarak lanse edildiği için belirli bir kurucu isim açıklanmadı. Geliştirici ekibin takma adlarla hareket ettiği ve ön planda durmamayı tercih ettiği görülüyor. Bu anonim duruş, aslında projenin “topluluk malı” olduğu mesajını da güçlendiriyor. Örneğin, Shiba Inu’nun kurucusu Ryoshi’nin anonim kalmayı seçmesi gibi, Moo Deng’in yaratıcıları da kendilerini geri planda tutarak projenin kahramanının bizzat topluluk olmasını istemiş olabilir. Nitekim MOODENG ekibi, sosyal medya duyurularında veya basın açıklamalarında hiçbir zaman bireysel bir isim ya da yüz ön plana çıkarmadı; bunun yerine sürekli “Moo Gang” ve “topluluğumuz” vurgusu yaptılar. Proje ekibi düşük profilli kalmayı seçerken, resmi açıklamalar genellikle yol haritası ve ortaklıklar üzerine odaklandı. Gerçek hipopotam Moo Deng’in bakıcıları veya hayvanat bahçesiyle de herhangi bir resmi bağları olmadığı özellikle belirtildi, yani proje tamamen bağımsız bir topluluk girişimi.Diğer yandan, henüz erken aşamalarda olsa da, topluluk Discord/Telegram kanallarında gayriresmî oylamalar ve tartışmalar yaparak şimdiden DAO kültürünü benimsedi. Örneğin, 2025’te bir borsa listelemesi öncesinde hangi sloganın kullanılması gerektiği bile anketle topluluğa soruldu. Kurucular teknik anlamda projeyi başlatmış olsalar da, topluluk katılımı o kadar yüksek ki, proje adeta kendi kendini yöneten bir organizma haline geldi bile denebilir. Moo Deng ekibi de bunu teşvik etmek amacıyla yönetişim akıllı kontratlarını açık kaynaklı şekilde paylaştı ve topluluktan geliştirme önerileri talep etti. Teknik şeffaflık anlamında, MOODENG’in akıllı kontrat adresi ve kodu kamuoyuyla paylaşılmış durumda. Moo Deng projesinin arkasındaki ekip, teknik konularda da olabildiğince açık ve dürüst bir tutum sergilemeye çalışıyor. Örneğin, toplam arz (yaklaşık 990 milyon MOODENG) ve akıllı sözleşme detayları kamuya duyuruldu. Akıllı sözleşmenin denetlenmesi (audit) için topluluk tarafından fon toplama fikirleri ortaya atıldı; bu sayede bağımsız güvenlik denetimleri yapılarak olası açıkların kapatılması hedefleniyor. Projenin resmi web sitesinde basit bir token ekonomisi açıklaması yer alıyor: Toplam arzın önemli bir kısmı topluluk dağıtımına, geri kalanı ise likidite havuzları ve gelecekteki geliştirmelere ayrılmış durumda. Geliştirici ekip, teknik şeffaflık kapsamında likidite havuz anahtarlarını zaman kilitli akıllı sözleşmelere emanet ettiğini duyurdu. Bu, belirli bir süre boyunca likiditenin kilitli olduğu ve çekilemeyeceği anlamına geliyor. Yani “rug pull” denilen geliştiricinin likiditeyi aniden çekip kaçması riski azaltılıyor. Sıkça Sorulan Sorular (SSS)Aşağıda, sevimli Moo Deng (MOODENG) projesine yönelik sıkça sorulan bazı sorular ve cevaplar yer alıyor:Moo Deng gerçek bir yatırım mı, yoksa sadece şaka mı?: Moo Deng, gerçek bir kripto para birimi olarak birçok büyük borsada listelenmiş ve alınıp satılabilen bir varlıktır. Ancak “gerçek bir yatırım” olup olmadığı, sizin yatırım tanımınıza ve risk toleransınıza bağlıdır. MOODENG, herhangi bir temelde değer üretmeyen, büyük ölçüde topluluk ilgisine dayalı bir meme coin’dir. Değeri, Moo Deng hipopotam meme’inin popülerliğinin sürmesine ve piyasa katılımcılarının ilgisine bağlıdır. Bu nedenle klasik anlamda bir hisse senedi ya da değer varlığı gibi görülmemelidir. 2024’te kısa sürede astronomik değer artışları yaşatmış olması, bazı yatırımcılara hızlı kazanç imkanı sunmuştur; fakat aynı hızla değer kaybı riski de barındırır. MOODENG token ne işe yarar?: MOODENG token’ın şu an için en temel kullanım amacı, bir topluluk ve eğlence aracı olmasıdır. Teknik olarak, MOODENG bir yönetişim ve ekosistem token’ı olma potansiyeline sahip olarak tasarlandı, ancak pratikte şu anki en yaygın kullanım alanı spekülatif alım satımdır. Yani insanlar MOODENG’i fiyatının yükseleceği beklentisiyle alıp satıyor, tıpkı diğer meme coin’lerde olduğu gibi. Bunun dışında, proje geliştikçe MOODENG’in birkaç işleve kavuşması planlanıyor: Örneğin staking yaparak pasif gelir elde etme (token’ı kilitleyip ödül kazanma) imkanı mevcut ve daha da yaygınlaştırılıyor. “Süt staking” nedir?: “Süt staking”, Moo Deng topluluğunun staking konseptine taktığı eğlenceli bir addır. Bildiğiniz gibi staking, elinizdeki kripto paraları belirli bir süre kilitleyerek ağın güvenliğine katkı sağlama ve karşılığında ödül kazanma işlemidir. Moo Deng projesi ise kendi staking etkinliğine mizahi bir tema katarak bunu “süt sağma” konseptiyle özdeşleştirdi. Bir MOODENG holder’ı tokenlarını staking havuzuna yatırdığında, başka projelerde “faiz” veya “ödül” olarak anılan kazanç, burada esprili bir şekilde “süt” olarak adlandırıldı. Yani süt staking yaptığınızda aslında MOODENG cinsinden getiri elde edersiniz, ancak topluluk bunu “inek sağar gibi tokenlarından süt (ödül) elde etmek” diye mizahla karışık anlatıyor. DAO sistemi nasıl çalışıyor?: DAO, yani Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon, kuralları akıllı sözleşmelere kodlanmış ve insan müdahalesinden ziyade topluluk oylarıyla yönetilen bir yapı demektir. Moo Deng’in DAO sistemi, henüz hayata geçmedi. Bu sistem devreye girdiğinde, MOODENG token sahipleri ellerindeki token miktarıyla orantılı şekilde oy hakkına sahip olacaklar. Topluluğa nasıl katılabilirim?: Moo Deng topluluğuna katılmak için ilk adım olarak, bir miktar MOODENG token satın alarak “Moo Gang”in bir parçası olabilirsiniz. Token’ı edindikten sonra, resmi ve gayriresmî iletişim kanallarına katılarak topluluğun bir parçası olma şansınız var. Özellikle Twitter (X) üzerinde @Moodeng resmi hesabını ve topluluk etiketlerini takip edebilirsiniz. Ayrıca projenin web sitesi moodengsol.com üzerindeki duyurular bölümünü takip etmek önemli – burada yol haritası güncellemeleri, etkinlik duyuruları yayınlanıyor. Web3 dünyasında bir inek her şeyi değiştirebilir. Mizah ve yatırımın buluştuğu MOODENG hakkında daha fazlası için JR Kripto Rehber serimizi takip et!
